15 49.0138 8.38624 1 0 4000 1 https://hrpozitif.net 300 true 0

HR+

Depositphotos 54124981 original

Topluluk Önünde Konuşma Kabusu

0 Comments

Depositphotos 54124981 originalFinancial Times’ın en çok okunan köşe yazarlarından Lucy Kellaway geçtiğimiz günlerde yayınlanan yazısında hayatının en büyük korkusunun topluluk önünde konuşmak olduğunu yazmıştı. Bu korku öyle bir noktaya gelmiş ki, çocukluğunda sürekli tekrar eden yarasaların saçında yuva yapma kâbusunu bile geride bırakmış. Oysa bir grup zararsız insanın önünde durup ağzını açmak ne kadar korkutucu olabilir ki!

Kellaway topluluk önünde konuşma korkusunu mantıksız ve bir o kadar da uç noktada bulmakta. Öyle ki, kariyerinin ilk 20 yılını konuşma yapmayı gerektiren ortamlardan arkasına bile bakmadan kaçarak geçirmiş. 40. doğum gününde bu yaptığının kariyerini ciddi ölçüde limitlediğini fark etmiş ve kendi kendini konuşma davetlerine gitmeye zorlamaya başlamış. İlk büyük konuşmasından bir gece önce hiç uyumamış ve sabah kendi ruh halini, yorgunluğunu ve en çok da korkusunu saklamak için, rugan pembe ayakkabılarını giymiş ve ayakkabıların dinleyicilerine ne kadar rahat ve kendinden emin olduğunu göstereceklerini ummuş. 15 yıl önce pembe ayakkabıları olmadan ve hemen hemen hiç korkmadan konuşabildiğini yazmış Lucy Kellaway. Vücudunun salgıladığı adrenalin, yapması gerekene ve söyleyeceklerine konsantre olmasını sağlamış ve görevini başarıyla tamamlamasına yardımcı olmuş.

Depositphotos 54124981 originalFinancial Times’ın en çok okunan köşe yazarlarından Lucy Kellaway geçtiğimiz günlerde yayınlanan yazısında hayatının en büyük korkusunun topluluk önünde konuşmak olduğunu yazmıştı. Bu korku öyle bir noktaya gelmiş ki, çocukluğunda sürekli tekrar eden yarasaların saçında yuva yapma kâbusunu bile geride bırakmış. Oysa bir grup zararsız insanın önünde durup ağzını açmak ne kadar korkutucu olabilir ki!

Kellaway topluluk önünde konuşma korkusunu mantıksız ve bir o kadar da uç noktada bulmakta. Öyle ki, kariyerinin ilk 20 yılını konuşma yapmayı gerektiren ortamlardan arkasına bile bakmadan kaçarak geçirmiş. 40. doğum gününde bu yaptığının kariyerini ciddi ölçüde limitlediğini fark etmiş ve kendi kendini konuşma davetlerine gitmeye zorlamaya başlamış. İlk büyük konuşmasından bir gece önce hiç uyumamış ve sabah kendi ruh halini, yorgunluğunu ve en çok da korkusunu saklamak için, rugan pembe ayakkabılarını giymiş ve ayakkabıların dinleyicilerine ne kadar rahat ve kendinden emin olduğunu göstereceklerini ummuş. 15 yıl önce pembe ayakkabıları olmadan ve hemen hemen hiç korkmadan konuşabildiğini yazmış Lucy Kellaway. Vücudunun salgıladığı adrenalin, yapması gerekene ve söyleyeceklerine konsantre olmasını sağlamış ve görevini başarıyla tamamlamasına yardımcı olmuş.

Peki, Kellaway’in korkusunu yenmesinde ve başarılı konuşmalar yapmasında nelerin yardımı olmuş? Bu soruyu kendi kendine sorduğunda önce alaycı bir dille nelerin işe yaramadığını anlatıyor. Örneğin, konuşma yapacağınız salona önceden gidin ve kendinizi ortama adapte edin gibi önerilere tamamıyla karşı. Ne kadar erken giderse, o ortam onu daha çok gerdiği gibi, mümkün olduğunca geç, konuşmanın başlamasından birkaç dakika önce salona girip, öncesinde kendi kendine başka bir yerde (tuvalet, kantin, başka bir salon) sakinleşmeyi tercih ediyor. Kellaway’in gülünç bulduğu bir diğer öneri bir gece öncesinde iyi bir uyku çekmek. Tabii bu ne kadar mümkünse! İyi uyuyamıyorsanız, uyku ilacı veya sakinleştirici almalı mısınız? Bu ilaçlar sizi sabaha sinirleriniz alınmış gibi mi hissettirecek, bitkin ve sersem mi hissedeceksiniz yoksa uykunuzu almış gibi mi? Gece uykusunu kurtarma  gayretiyle konuşma gününü mahvetmeyin diyor.

Kellaway yazısının devamında nelerin kendi paniğini kontrol almada işe yaradığını paylaşıyor:

1.İlaç alınmalı mı? Alınmamalı mı?

İlaçlar mucize yaratmıyor. Uyku ilaçları sadece korku hissini değil, sahip olduğunuz ve o gün işinize yarayabilecek tüm duyguları söküp alıyorlar. Evet, korkunuz kontrol altında oluyor ancak bir zombi gibi hiçbir heyecan, mutluluk, insana özgü herhangi bir duyguyu gösteremez oluyorsunuz. Kellaway özellikle akşam saatlerinde yapacağı konuşmaların öncesinde kendini rahatlatmak için bir bardak şarap içmeyi tercih ediyor.

2. Konuşma korkusunu daha büyük ve rasyonel bir korkuyla karşılaştırın.

Bir konuşmasına bisikletiyle giderken, Kellaway yol çalışmasında kullanılan bir çimento makinesiyle çarpışma tehlikesi geçiriyor ve hemen hiç korku duymuyor. Bu olay ona ölümle karşılaşmak gibi gerçek bir korkuyu hissetmeyip, topluluk önünde konuşma korkusunu bu kadar yoğun yaşamasının pek de mantıklı olmadığını hatırlatıyor. İlginç olmayan bir konuşma yapsam ne olur, ucunda ölüm yok ya diyerek kendini rahatlatma yolunu seçiyor.

3. Birçok iş adamının topluluk önünde konuşamadığını unutmayın.

Herkesin iyi birer konuşmacı olduğu ortamlarda ilk konuşmacı olmak avantajlıdır. İlk siz konuşur, korkunuzu, heyecanınızı atar, standardı oluşturursunuz. Sizden sonra gelenler çok da iyi olsa, olan olmuş, konuşmalar yapılmıştır. Oysa çoğu zaman sizinle aynı kürsüye çıkacak konuşmacıların hiçbiri çok da iyi konuşmacılar olmayabilir. Bu durumda acele etmenize gerek yoktur. Onlar konuşmalarını yaparken sakinleyebilir, dinleyicilerin konuşmalara verdiği tepkileri gözlemleyebilir ve kendi stratejinizi konuşmanızı daha enteresan bir şekilde yapacak şekilde değiştirebilirsiniz.

4. Konuşma yapacağınız yere erken ulaşın.

Gecikme konusunda sıfır risk alın. Geç kalma stresi sizi daha da gergin yapacaktır. Adrese çok erken ulaşın ki, kendinize sakinleşme sadece ve sadece konuşmanıza konsantre olma zamanı kalsın.

5. En etkili ve zorlu öneri – En zor dinleyici kitlesinin önünde prova yapın.

Çevrenizde buluğ çağında bir genç var mı? İşte ideal en zor dinleyici kitleniz. Provada sizi en çok zorlayacak hatta delirtecek profil. Söylediğiniz hiç bir yanlışı es geçmeyecek, sıkıldığını oflama poflama, esneme ve daha ne kadar kaldı sorularıyla belli edecek karşısına çıkabileceğiniz en acımasız dinleyici. Provada zorlamak asıl konuşma sırasında zorlanmaktan iyidir. Deneyin.

Kellaway tüm bu beş tüyoyu birleştirdiğinde, iki şeyin su yüzüne çıktığını görüyor. Biri, deneyim. Ne kadar çok kez topluluk önünde konuşma yaparsanız, o kadar az gergin oluyorsunuz. Bunun bir sebebi her konuşmanızda daha iyi olmanız, kendinizi geliştirmeniz. Diğer sebebi ise, eğer bazı şeyler planladığınız gibi gitmezse, dünyanın sonu olmayacağını bilmeniz.  

Kellaway’in ikinci bulgusu, yaşı. 50 yaşını geçtikten sonra, iş yaşamına daha korkusuz bakabiliyor. Dünyada olup bitenlerden ve çocuklarının geleceğinden endişeli, korkuları var ancak kendisiyle ilgili korkmuyor artık. Bu noktaya geldikten sonra da, kendisini dinlemeye gelen bir grup insandan neden korkayım ki deyip geçiyor…

Datassist Bordro Servisi Genel Müdürü Ayşe Nazmiye Uça’dan topluluk önünde konuşma üzerine tavsiyeler:

* Konuşmaya nasıl hazırlanmalı?

Başarılı bir konuşmanın ana temeli konuyu çok iyi bilmektir. O zaman kendinizden emin olma katsayınız çok yüksek oluyor. Özellikle teknik konularda yapılacak sunumlarda konuya hâkimiyetin yüksek olması önemlidir.

Bilmediğimiz ya da az bildiğimiz bir alanda konuşma yapmanız gerekiyorsa tabii ki konuya zaman ayırıp doğru hazırlanmanız gerek. Benim bildiğim ne kadar iyi hazırlanıyorsanız o kadar güzel bir sunum yapıyorsunuz. Bu bir gerçek!

* Heyecan, korku, gerginliği yenmek için sizin uyguladığınız yöntemler neler?

Geçmişte topluluk önünde konuşmak benim için çok büyük bir korku idi. Üzüldüğüm ve önüne geçemediğim bir konu topluluk önünde konuşmaya başladığımda sesimin benim sesim olmaktan çıkması, deyim yerinde ise cırtlak bir ses tonuna dönüşmesiydi. Bunu şimdiki moda new age farkındalık tekniklerini kullanarak yendim.

İlaç yerine çok kuvvetli bir önerim var, B1 vitamini. Bu vitamin analitik düşünmeyi artırıp, bilinçaltında olan korkulardan uzaklaşmayı sağlıyor. Üstelik sakinleştirici gibi sizin düşünce gücünüzü azaltmıyor.

Bunun yanı sıra pratik yapmanın çok ciddi faydası var, mümkün olduğunca gerçeğe yakın bir ortamda, iş arkadaşlarınıza, çalışanlarınıza ya da aile içinde sunumu tekrarlamak, ya da ayna önünde birkaç kez sunumu çalışmak her zaman başarı getirir.

* Çok farklı herkesin sıklıkla önerdiği tüyoların dışında bir iki öneri aklınıza geliyor mu?

Aslında çok fazla ama birkaç tane listelersem;

1. Konuşma sırasına espri yapacaksanız, size komik bir şey anlatacağım demeyin. Bırakın onlar komik bulup gülsün.

2. Konuşmaya başlarken herhangi bir neden için özür dilemeyin. Başından alt bir basamaktan başlamanıza gerek yok.

3. Tüm topluluğa konuşmaya çalışmayın,  kişiler seçerek onlara anlatın, inanın bir kişiyle iletişim kuruyorsanız hepsi ile kurarsınız.

4. Seçtiğiniz kişileri hep yakın mesafeden seçmeyin, daha uzak mesafeye de ulaşarak etki alanınızı büyütün.

5. Konuyu çok iyi biliyorsanız bile bildiğiniz her şeyi anlatmayın, her şeyi anlatmaya çalışırsanız, dinleyiciler çok azını alacaktır.

6. En önemlisi, sık sık benzer konuşmalar yapıyor olsanız bile konuşmanıza önem verin ve mutlaka yeniden ve yeniden gözden geçirin.  Siz konuşmanıza enerji vermeyi bırakırsanız eninde sonunda dışarıdan fark edilir.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 Financial Times’ın en çok okunan köşe yazarlarından Lucy Kellaway geçtiğimiz günlerde yayınlanan yazısında hayatının en büyük korkusunun topluluk önünde konuşmak olduğunu yazmıştı. Bu korku öyle bir noktaya gelmiş ki, çocukluğunda sürekli tekrar eden yarasaların saçında yuva yapma kâbusunu bile geride bırakmış. Oysa bir grup zararsız insanın önünde durup ağzını açmak ne kadar korkutucu olabilir ki!

 

Kellaway topluluk önünde konuşma korkusunu mantıksız ve bir o kadar da uç noktada bulmakta. Öyle ki, kariyerinin ilk 20 yılını konuşma yapmayı gerektiren ortamlardan arkasına bile bakmadan kaçarak geçirmiş. 40. doğum gününde bu yaptığının kariyerini ciddi ölçüde limitlediğini fark etmiş ve kendi kendini konuşma davetlerine gitmeye zorlamaya başlamış. İlk büyük konuşmasından bir gece önce hiç uyumamış ve sabah kendi ruh halini, yorgunluğunu ve en çok da korkusunu saklamak için, rugan pembe ayakkabılarını giymiş ve ayakkabıların dinleyicilerine ne kadar rahat ve kendinden emin olduğunu göstereceklerini ummuş. 15 yıl önce pembe ayakkabıları olmadan ve hemen hemen hiç korkmadan konuşabildiğini yazmış Lucy Kellaway. Vücudunun salgıladığı adrenalin, yapması gerekene ve söyleyeceklerine konsantre olmasını sağlamış ve görevini başarıyla tamamlamasına yardımcı olmuş.

 

Peki, Kellaway’in korkusunu yenmesinde ve başarılı konuşmalar yapmasında nelerin yardımı olmuş? Bu soruyu kendi kendine sorduğunda önce alaycı bir dille nelerin işe yaramadığını anlatıyor. Örneğin, konuşma yapacağınız salona önceden gidin ve kendinizi ortama adapte edin gibi önerilere tamamıyla karşı. Ne kadar erken giderse, o ortam onu daha çok gerdiği gibi, mümkün olduğunca geç, konuşmanın başlamasından birkaç dakika önce salona girip, öncesinde kendi kendine başka bir yerde (tuvalet, kantin, başka bir salon) sakinleşmeyi tercih ediyor. Kellaway’in gülünç bulduğu bir diğer öneri bir gece öncesinde iyi bir uyku çekmek. Tabii bu ne kadar mümkünse! İyi uyuyamıyorsanız, uyku ilacı veya sakinleştirici almalı mısınız? Bu ilaçlar sizi sabaha sinirleriniz alınmış gibi mi hissettirecek, bitkin ve sersem mi hissedeceksiniz yoksa uykunuzu almış gibi mi? Gece uykusunu kurtarma  gayretiyle konuşma gününü mahvetmeyin diyor.

 

Kellaway yazısının devamında nelerin kendi paniğini kontrol almada işe yaradığını paylaşıyor:

 

1.İlaç alınmalı mı? Alınmamalı mı?
İlaçlar mucize yaratmıyor. Uyku ilaçları sadece korku hissini değil, sahip olduğunuz ve o gün işinize yarayabilecek tüm duyguları söküp alıyorlar. Evet, korkunuz kontrol altında oluyor ancak bir zombi gibi hiçbir heyecan, mutluluk, insana özgü herhangi bir duyguyu gösteremez oluyorsunuz. Kellaway özellikle akşam saatlerinde yapacağı konuşmaların öncesinde kendini rahatlatmak için bir bardak şarap içmeyi tercih ediyor.

2. Konuşma korkusunu daha büyük ve rasyonel bir korkuyla karşılaştırın.
Bir konuşmasına bisikletiyle giderken, Kellaway yol çalışmasında kullanılan bir çimento makinesiyle çarpışma tehlikesi geçiriyor ve hemen hiç korku duymuyor. Bu olay ona ölümle karşılaşmak gibi gerçek bir korkuyu hissetmeyip, topluluk önünde konuşma korkusunu bu kadar yoğun yaşamasının pek de mantıklı olmadığını hatırlatıyor. İlginç olmayan bir konuşma yapsam ne olur, ucunda ölüm yok ya diyerek kendini rahatlatma yolunu seçiyor.

3. Birçok iş adamının topluluk önünde konuşamadığını unutmayın.
Herkesin iyi birer konuşmacı olduğu ortamlarda ilk konuşmacı olmak avantajlıdır. İlk siz konuşur, korkunuzu, heyecanınızı atar, standardı oluşturursunuz. Sizden sonra gelenler çok da iyi olsa, olan olmuş, konuşmalar yapılmıştır. Oysa çoğu zaman sizinle aynı kürsüye çıkacak konuşmacıların hiçbiri çok da iyi konuşmacılar olmayabilir. Bu durumda acele etmenize gerek yoktur. Onlar konuşmalarını yaparken sakinleyebilir, dinleyicilerin konuşmalara verdiği tepkileri gözlemleyebilir ve kendi stratejinizi konuşmanızı daha enteresan bir şekilde yapacak şekilde değiştirebilirsiniz.

4. Konuşma yapacağınız yere erken ulaşın.
Gecikme konusunda sıfır risk alın. Geç kalma stresi sizi daha da gergin yapacaktır. Adrese çok erken ulaşın ki, kendinize sakinleşme sadece ve sadece konuşmanıza konsantre olma zamanı kalsın. 

5. En etkili ve zorlu öneri – En zor dinleyici kitlesinin önünde prova yapın.
Çevrenizde buluğ çağında bir genç var mı? İşte ideal en zor dinleyici kitleniz. Provada sizi en çok zorlayacak hatta delirtecek profil. Söylediğiniz hiç bir yanlışı es geçmeyecek, sıkıldığını oflama poflama, esneme ve daha ne kadar kaldı sorularıyla belli edecek karşısına çıkabileceğiniz en acımasız dinleyici. Provada zorlamak asıl konuşma sırasında zorlanmaktan iyidir. Deneyin.

 

Kellaway tüm bu beş tüyoyu birleştirdiğinde, iki şeyin su yüzüne çıktığını görüyor. Biri, deneyim. Ne kadar çok kez topluluk önünde konuşma yaparsanız, o kadar az gergin oluyorsunuz. Bunun bir sebebi her konuşmanızda daha iyi olmanız, kendinizi geliştirmeniz. Diğer sebebi ise, eğer bazı şeyler planladığınız gibi gitmezse, dünyanın sonu olmayacağını bilmeniz. 

Kellaway’in ikinci bulgusu, yaşı. 50 yaşını geçtikten sonra, iş yaşamına daha korkusuz bakabiliyor. Dünyada olup bitenlerden ve çocuklarının geleceğinden endişeli, korkuları var ancak kendisiyle ilgili korkmuyor artık. Bu noktaya geldikten sonra da, kendisini dinlemeye gelen bir grup insandan neden korkayım ki deyip geçiyor…

 

Datassist Bordro Servisi Genel Müdürü Ayşe Nazmiye Uça’dan topluluk önünde konuşma üzerine tavsiyeler:

 

• Konuşmaya nasıl hazırlanmalı?

 

 

Başarılı bir konuşmanın ana temeli konuyu çok iyi bilmektir. O zaman kendinizden emin olma katsayınız çok yüksek oluyor. Özellikle teknik konularda yapılacak sunumlarda konuya hâkimiyetin yüksek olması önemlidir. 

 

Bilmediğimiz ya da az bildiğimiz bir alanda konuşma yapmanız gerekiyorsa tabii ki konuya zaman ayırıp doğru hazırlanmanız gerek. Benim bildiğim ne kadar iyi hazırlanıyorsanız o kadar güzel bir sunum yapıyorsunuz. Bu bir gerçek!

 

 

 

• Heyecan, korku, gerginliği yenmek için sizin uyguladığınız yöntemler neler?

 

 

Geçmişte topluluk önünde konuşmak benim için çok büyük bir korku idi. Üzüldüğüm ve önüne geçemediğim bir konu topluluk önünde konuşmaya başladığımda sesimin benim sesim olmaktan çıkması, deyim yerinde ise cırtlak bir ses tonuna dönüşmesiydi. Bunu şimdiki moda new age farkındalık tekniklerini kullanarak yendim. 

 

İlaç yerine çok kuvvetli bir önerim var, B1 vitamini. Bu vitamin analitik düşünmeyi artırıp, bilinçaltında olan korkulardan uzaklaşmayı sağlıyor. Üstelik sakinleştirici gibi sizin düşünce gücünüzü azaltmıyor.

 

 Bunun yanı sıra pratik yapmanın çok ciddi faydası var, mümkün olduğunca gerçeğe yakın bir ortamda, iş arkadaşlarınıza, çalışanlarınıza ya da aile içinde sunumu tekrarlamak, ya da ayna önünde birkaç kez sunumu çalışmak her zaman başarı getirir. 

 

 

 

• Çok farklı herkesin sıklıkla önerdiği tüyoların dışında bir iki öneri aklınıza geliyor mu? 

 

 

Aslında çok fazla ama birkaç tane listelersem;

 

1. Konuşma sırasına espri yapacaksanız, size komik bir şey anlatacağım demeyin. Bırakın onlar komik bulup gülsün.

 

 

2. Konuşmaya başlarken herhangi bir neden için özür dilemeyin. Başından alt bir basamaktan başlamanıza gerek yok. 

 

 

3. Tüm topluluğa konuşmaya çalışmayın, kişiler seçerek onlara anlatın, inanın bir kişiyle iletişim kuruyorsanız hepsi ile kurarsınız. 

 

 

4. Seçtiğiniz kişileri hep yakın mesafeden seçmeyin, daha uzak mesafeye de ulaşarak etki alanınızı büyütün. 

 

 

5. Konuyu çok iyi biliyorsanız bile bildiğiniz her şeyi anlatmayın, her şeyi anlatmaya çalışırsanız, dinleyiciler çok azını alacaktır. 

 

 

6. En önemlisi, sık sık benzer konuşmalar yapıyor olsanız bile konuşmanıza önem verin ve mutlaka yeniden ve yeniden gözden geçirin. Siz konuşmanıza enerji vermeyi bırakırsanız eninde sonunda dışarıdan fark edilir. 

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   

Depositphotos 22303343 original
Previous Post
Kolay ve Hızlının Vazgeçilmez Büyüsü
Depositphotos 51587983 original
Next Post
Patronunuz Yaptığınız Başarılı İşleri Fark Etmiyorsa

0 Comments

Leave a Reply