Arıların İyilik Elçisi: Balparmak
Bu hafta konuğum Balparmak’ın yeni CEO’su Onur Özyurt. Kendisiyle Balparmak’ın yurtiçi ve global misyonunu ve hedeflerini, arı ürünleri ve arıcılık alanlarında Ar-Ge ve inovasyon projelerini konuştuk.
Türkiye ve Dünyada Balparmak
Onur Bey, öncelikle yeni göreviniz hayırlı uğurlu olsun. Balparmak’ı Türk balını markalaştıran bir aile firması olarak tanıyoruz. Altıparmak kardeşlerin mütevazi girişimleri 1980’lerin sonunda Balparmak markasını oluşturmuş, bugüne gelen süreçte Türk balının kalitesini yüksek standartlara oturtmuş, yatırımlarıyla arı ürünlerini ve arıcılığı geliştirmiş bir başarı öyküsü. Yeni CEO’su olarak siz Balparmak’ı nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecek için vizyonunuz nedir?
Balparmak firmasını ben kuruluşundan itibaren topluma fayda sağlamayı kendisine misyon edinmiş bir “iyilik elçisi” olarak tanımlıyorum. Yaptığı işin merkezine arıyı ve arıcıları yerleştirmiş, bir “ata mesleği” olan arıcılığın kuşaktan kuşağa ulaşmasını sağlamayı hedefleyen, bu vesileyle de balı ve tüm arı ürünlerini en doğal ve saf haliyle tüketicilere ulaştırmayı görev edinmiş bir şirket Balparmak. Bu özelliğiyle de bir özel sektör kuruluşundan ziyade, sivil toplum kuruluşu kimliğinin firmamızı daha iyi tanımladığını düşünüyorum.
Hayalim Balparmak’ın önümüzdeki dönemde bu kendine has misyonunu sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yaygınlaştırması ve sadece ülkemizde değil tüm dünyada arıcılık mesleğinin ve arı nüfusunun sürdürebilirliğini ve sürekliliğini garanti altına alması. Bildiğiniz üzere, bitki örtüsü için olduğu kadar, tarımsal gıda üretimi için de hayati önem taşıyan “polen tozlaşması” işinin üçte birini arılar tek başlarına yapmakta. Dolayısıyla, arıları korumak hepimiz için öncelikli bir görev olmalı.
Balparmak’ın sözünü ettiğiniz dünyada yaygınlaşma ve global ölçekte arıcılığa katkı sağlama hedeflerini gerçekleştirmek için nasıl bir stratejisi var?
Balparmak Türkiye’de 40 yıldır balın doğallığının ve saflığının bir nevi kalite güvencesini temsil etmekte. İç pazarda olduğu gibi dış pazarlarda da ürünlerimiz pek çok farklı ülke ve coğrafyada tüketicilerinin teveccühünü kazanmış durumda. ABD, Almanya, Fransa, Avusturya, Kosova, Azerbaycan, Kıbrıs, Irak, Ürdün, BAE, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Çin, Japonya, Güney Kore, Filipinler, Malezya, Singapur, Tayvan gibi 20’den fazla ülkeye markalı olarak ihracat yapıyoruz. Balparmak son 3 yıldır üst üste ülkemizin ihracat şampiyonu oldu. Önümüzdeki dönemde hedefimiz özellikle çam balı ve Apitera markamız altındaki propolis karışımlı fonksiyonel ürünler ile ulaştığımız ülke sayısını arttırmak, öncelikli olarak Kuzey Amerika, Batı ve Kuzey Avrupa ile Güney Kore, Japonya gibi Asya pazarlarında büyümek.
Yurtdışı pazarlarda üstlendiğimiz misyonlardan biri de, dünya çam balı üretiminin yüzde 90’ınını gerçekleştiren ülkemizin markasını coğrafi işaretleme gereklerini de yerine getirerek, çam balı ile birlikte anılır hale getirmek, ve bu vesileyle Türkiye arıcılık sektörünün ve arı ürünlerinin yurtdışında hak ettiği bilinirliğe ulaşmasını sağlamak. Bu yıl çam balının üretiminde küresel iklim değişikliği nedeniyle önemli bir azalma yaşanıyor. Biz bu açığı çiçek ve monoflora ballarının yanı sıra propolis ve Apitera serisi gibi katma değerli ürünlerle telafi edeceğiz.
AR-GE İnovasyon
Uluslararası platformda rekabet edebilmek için uluslararası seviyede üretim, gıda güvenilirliği ve kalitesine ulaşmak gerekli. Balparmak, Çekmeköy’deki kampüsüyle inovasyon ve teknolojiye sürekli yatırım yapan ve kendini yenileyen bir firma. Balın arı kovanından nihai kullanıcıya kadar geçirdiği yolculuk Balparmak kampüsünde nasıl gerçekleşiyor?
Bizim için kalite politikamızın temelini oluşturan gıda güvenliği ve hijyeni, hem işimiz hem gücümüz hem de sorumluluğumuz. Bu çerçevede akredite olan Ar-Ge ve Kalite Kontrol Laboratuvarımızda balı farklı aşamalarda 200’den fazla parametrede analiz ederek doğallığını ve saflığını kontrol ederek özenle seçiyoruz.
Doğal balı, Trakya’dan Doğu Anadolu’ya ülkemizin tüm bölgelerinde büyük emeklerle elde eden arıcılarımızdan sağlıyoruz. Bu anlamda sözleşmeli arıcılık yapmayıp TGK Bal Tebliğ kriterleri kapsamında doğal balı bize sağlayan tüm arılarımıza eşit mesafede duruyoruz. Balı, kovandan soframıza kadar olan süreçte bal ve diğer arı ürünleri araştırma ve kalite kontrol laboratuvarımızda 4 aşamada kalite kontrolünden geçiriyoruz.
İlk aşamada, Türkiye’nin her bölgesindeki arıcı ve tedarikçilerimizin parti bazında laboratuvarımıza gönderdikleri ballar, Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği kriterlerini dikkate alarak oluşturulan hammadde standartlarımıza uygunluğu açısından analiz ediliyor. Standartlara uyan ballara ön numune olarak sevk onayı veriliyor ve tesisimize gönderilmesi sağlanıyor. İkinci aşamada, tesisimize gelen ön numuneler bir önceki parti ile uyumları açısından tekrar aynı analizlere tabi tutuluyor ve uygun olanlar hammadde olarak satın alınıyor. Üçüncü aşamada, ballar yöresine ya da bitkisel orijinine göre harmanlanıyor, analiz ediliyor ve yarı mamul olarak depolanıyor. Dördüncü ve son aşamada ise, ambalajlanıp pazara sunulmadan önce son ürün olarak tekrar analize tabi tutuluyor ve her parti ürünün analiz sonuçları tam anlamıyla belgelenmiş oluyor. Tüm bu aşamalardan geçemeyen ballar Balparmak bünyesine dahil edilmiyor.
Tüketici olarak satın aldığımız balın kavanozundaki QR kod ile balın analiz raporuna ulaşmamız mümkün oluyor, öyle değil mi? Raporda balla ilgili ne gibi bilgilere ulaşabiliyoruz?
Evet, gıda sektöründe dünyada bir ilk olan Priospot uygulaması ile, tüketicinin Balparmak ambalajlarında yer alan QR kodunu akıllı telefonuna okutup, ürünü raftan almadan önce, öncelikle ambalajlı ürünün Balparmak tarafından üretilip üretilmediğini kontrol etmesi ve kalite kontrol ve polen analiz raporları ile kalite kriterlerini görmesi mümkün. Kalite Kontrol Analiz raporumuzda ambalajda bulunan balın Türk Gıda Kodeksinde yer alan kalite değerleri sonuçları, olması gereken değerler ile birlikte veriliyor. Polen analiz raporunda ise, balın içerdiği polenlerden 6 adedi nektar kaynağı bitki açıklamaları ile veriliyor.
Son dönemdeki Ar-Ge çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Balparmak Mart 2016’da, gıda sektöründe 8. olarak kurulan Ar-Ge merkezini bünyesine kattı. Gıda mühendisi, kimya mühendisi, kimyager, biyolog olarak farklı disiplinlerden oluşan 20 kişilik uzman akademisyen ekibimiz ve sahip olduğumuz ileri teknoloji analiz cihazlarının yer aldığı akredite araştırma laboratuvarımız ile, yeni ürün geliştirmenin yanında bilimsel projeler de yürütmekteyiz. Günümüzde TÜBİTAK ve TAGEM tarafından desteklenen 2 bilimsel projemiz ile birlikte 8 projemiz mevcut. Son dönemde ülkemiz için büyük önem taşıyan çam balı üzerine çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Taklit ve tağşişin belirlenmesine yönelik metod geliştirme çalışmalarımız devam ediyor. Polen, propolis arı sütünün kalitesine ve dayanma süresine etkin faktörlerin belirlenmesi üzerine çalışıyoruz. Bu konularda gerek yurtiçi gerekse yurtdışı üniversite ve bilimsel kurumlar ile ortak çalışmalar yürütüyor, konunun uzmanı akademisyenlerden destek alıyoruz.
Tüketicilerimizle buluşturduğumuz her ürünümüzün arkasında yaptığımız bilimsel araştırma çalışmaları yer alıyor. TÜBİTAK tarafından desteklenen projemiz sonucunda geliştirdiğimiz alkolsüz Apitera Propolis ürünümüz yüksek etken maddesi ve belirli dozu ile gerek yetişkinler gerekse çocuklar için 2 farklı dozda eczanelerde yer alıyor. Oksijen geçirmeyen özel ambalaj malzemesi ile ambalajlanan ve tek kullanımlık olan ürünümüz bu sayede hem hijyenik hem de pratik. 2021 yılında da yeni ürünlerimiz ile tüketicilerimizi buluşturmaya ve bilimsel çalışmalarımızın sonuçlarını paylaşmaya devam edeceğiz.
İnovasyonu sadece Ar-Ge ve yeni ürünlerin üretimiyle kısıtlamayalım. Şirketin iş süreçlerinde (İK, Finans, Operasyon, Satış-Pazarlama alanlarında) inovasyonun rolü nedir? Birkaç örnek verebilir misiniz?
Pandeminin çalışma koşullarımızı hem fiziken hem de psikolojik olarak zorlayıcı hale getirmesiyle, özellikle İnsan Kaynakları yönetimi sürekli yenilik ve yenilikçi bakış açılarının gerekli olduğu bir alan haline geldi. Bizler de çalışanlarımızın sağlığını ve huzurlu çalışma koşullarını korumak adına, iş süreçlerimizin tamamına yakınını çok kısa bir süre içerisinde dijital hale getirmeyi başardık. Kurumsal yönetim mekanizmalarımızın yanı sıra satış, pazarlama, mali işler ve insan kaynakları fonksiyonlarımızı tamamıyla, ARGE ve tedarik zinciri yönetimini ise büyük ölçüde dijital platformlar üzerinden yönetmeye başladık ve bu şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Çalışanlarımızın moral seviyelerini yüksek tutmak adına ve kaybedilen fiziki sosyalleşme imkanlarını bir miktar telafi edebilmek adına internet üzerinden kişisel gelişim programları, motivasyon buluşmaları ve kutlamalar organize ettik ve ediyoruz. Bu vesileyle hem şirketimizi hem de çalışanlarımızı “yeni” çalışma koşullarına mümkün olan en yumuşak biçimde adapte etmeye çalışıyoruz.