Açık Kültüre Var mısınız?
Aklınızdan geçen eleştirel düşünceleri patronunuza söylemeye hazır mısınız? Patronunuz düşüncelerinizi duymaya açık mı? Farklı departmanlardan iş arkadaşlarınızla ortak ilgi alanlarınızla ilgili yeni projeler geliştirmek için fırsat yaratıyor musunuz?
Açık kurum kültürü size göre mi?
Her şirketin kendine has bir kurum kültürü var. Şirketin kurulduğu ilk günden itibaren, kurucuların kişilikleri, iş yapış biçimleri, değerleri ve çizdikleri hedefler doğrultusunda yapılan işe alımlarla beraber kurum kültürü evrilerek gelişiyor ve şirketin büyüklüğünden bağımsız olarak, özünde aynı prensiplere sadık kalarak şirketin kimliğini oluşturuyor. Çalışanların uyumu ve şirketin bir bütün olarak başarıya ulaşmasında etkin bir rol oynuyor.
Son dönemde kurumsal kültür trendleri içinde, çalışan memnuniyeti, çalışanların işe bağlılıkları ve olumlu yaklaşımlarına odaklanan açık kurumsal kültür tırmanışta. Açıklık temeline dayanan bu kurumsal kültür, çalışma ortamında inovasyonun önünü açıyor. Şirket içi dürüst ve iyi ilişkiler kurmanın iş geliştirmek için yararlarını ortaya koyuyor, çalışanları memnun kıldığı gibi, müşterilere de marka bağlılığı sağlıyor.
Dürüstlük en başarılı politika
Dürüstlük iş yerinde gerçek duygularını gizlemek için takılan maskeyi çıkarmak. Açık kültürde çalışanlar ne hissettiklerini rahatlıkla dile getirmeye yatkınlar. Saklamak, sır gizlemek olmadığında, açıklık ve verimlilik yükselişe geçiyor. Olumlu ve yapıcı bir ortam oluşturuluyor ve samimiyet çalışanların kısa sürede derin bağlar kurmalarına ve etkili çalışmalarına yardımcı oluyor. Bu dürüstlük içerisinde suçlamamak en önemli araçlardan. Yönetim hiçbir zaman kişilerin özelinde suçlamalar yapmıyor. Hata gördüklerinde kişilere ithaf etmeden hatanın giderilmesi için yaratıcı çözümler geliştirirken beraber çalışıyorlar.
İnovasyon içimizden geliyor
Yeni fikirler açık kültür içinde hızla paylaşılıyor ve fikrin üzerine yeni projeler inşa ediliyor. Hiçbir fikir çok küçük ya da çok büyük olarak görülmüyor. Her fikir duyulmaya değer. Bu sayede stajyer de üst düzey yönetici de şirkete katkı sağlayabiliyor, tecrübe veya konumundan bağımsız bir şekilde.
Açık kültür şirket içi açık inovasyonlara paralel uygulanıyor. Departmanlar, meslekler, genç ve kıdemli çalışanlar arası bilgi paylaşımı düzenli dirsek temasıyla oluyor. Açık inovasyon kimi zaman mühendislerin çalışmayacağına kanaat getirdiği bir fikrin, pazarlama tarafında hayat bulmasıyla sonlanabiliyor. Paylaşım sürdükçe etkileşim ve birbirinden esinlenmek devam ediyor. Yeni ürün ve hizmetlerin önü açılıyor.
Memnun çalışan memnun müşteri demek
Şirketler çalışanlarına iyi davranıyorsa, çalışanlar da müşterilere iyi davranır. Başarılı şirketlerin çoğu bu felsefeyi takip etmekte. Şirketin çalışanlarına iyi davranması ille de yüksek maaşlar vermesi anlamına gelmez. Çalışanların iyi para kazanması şirketin kendilerine verdiği değeri gösterebilir.
Davranış Ekonomisi ve Psikoloji Profesörü Dan Ariely’nin söylediği gibi, biz insanların parayla tuhaf bir ilişkisi var. Kim daha çok para kazanıyorsa, işinin ehli. Hangi şarap daha pahalıysa, o daha iyi şarap. Zihnimizde fiyat niteliği belirliyor. Müşteri isek fiyat etiketine bakarak ürünün kalitesine karar veriyoruz. Yüksek fiyatlı mutlaka bunun maliyeti de, işçiliği de iyidir, bu marka zaten piyasada belli bir yerde diyoruz ve o paranın karşılığını aldığımız sonucuna varıyoruz. Oysa, Ariely’nin iş motivasyonu tezine ve birkaç empirik çalışmasına göre, yüksek maaş tek başına motivasyon kaynağı değil, büyük çaba harcamak, bu çabanın büyük resimde bir amaçla hizmet ettiğine şahit olmak çoğu çalışan için paradan daha önemli.
“İnsan” Öncelikli
Açık kültür insan-odaklı bir kurum kültürünü içerir. Bu çalışma kültürü ile, şirket çalışanını karlılığının üzerinde görür. Çalışana verilen değer (iyi hissetme, bağlantı kurma ve profesyonel tatmin) yükselince, çalışan da şirkete daha çok değer verir, daha inovatif, daha esnek ve daha karlı sonuçlar elde eder. Çalışanların birbirleri arasındaki bağları da bu kültür içinde sağlamlaşır. Her çalışan birbirini ulaşılabilir gördüğü gibi, bilgi ve görüş alışverişi her yönden mümkün olur. Yaptıkları iyiliklerle birbirlerine ilham kaynağı olurlar.
Google’ın 107. çalışanı olan Singapur asıllı Chade-Meng Tan, şirkette çalıştığı dönemde Google’ın iyi adamı olarak ün salmış. Google’dan emekli olduktan sonra yaptığı filantropi projeleriyle 7 kez Nobel’e aday gösterilen Tan, TED konuşmasında Google’da beraber çalıştığı muhteşem kişilerden söz ediyor. Tan, mühendislik bölümünde çalışmakla beraber, farkındalık üzerine şirket içinde verdiği seminerlerle adından söz ettirmiş. Kendisine fiantropi ve çevresine şefkat gösterme konusunda ilham verenin ise, beraber çalıştığı mesai arkadaşları olduğunu vurguluyor. Birçok uluslararası yardım projesi Google çalışanlarının çeşitli bölgelerdeki kısıtlı imkanları görüp çözüm üretme isteği ve çabasıyla hayata geçmiş. Örneğin, üç Google’ci, bir şef, bir mühendis ve bir masaj terapisti, Hindistan’da 200.000 kişinin yaşadığı bir bölgede tek bir tıbbi tesis olmadığını öğrenmişler ve hastane yaptırmak için bir bağış kampanyası başlatmışlar. Tan’a göre, daha iyi olmaları için Google gibi şirketler çalışanlarına üç öge içeren bir kültür sağlıyor: 1. Daha iyiye ulaşmak için ilgi ve tutkuyla çalışmak. 2. Bu çalışmayı tamamen özgür bir ortamda yapmak. Ve 3. Kişisel gelişime zaman ayırmak. Bu üç öge biraraya gelince, çalışanlar kendilerini birey düzeyinde geliştirebiliyorlar ve ortak ilgi alanlarında çevresinde topladıkları ve özgürce çalıştıkları başarılı takımlar kuruyorlar.
İnsan odaklı açık kültür çalışanın kendini daha iyi tanıması ve tutkuyla konsantre olabileceği projelerin parçası olabilmesi için gerekli şeffaflığı sağlıyor. Bu sayede, iş tanımının dışında yetenek ve ilgi alanlarının keşfedilmesi ve yepyeni alanlarda gelişmenin yolunu açıyor. Hem çalışan hem potansiyel projelerle şirket büyüyor. Kazan-kazan bir sonuç elde ediliyor.