15 49.0138 8.38624 1 0 4000 1 https://hrpozitif.net 300 true 0

HR+

Nevruz Köyü Kadınları

0 Comments

En Güzel Kadın Dayanışması Nevruz Köyü Kadınları, Çanakkale Yenice’nin bir köyünde doğan, yeşeren ve Türkiye’nin farklı köşelerine sıcacık emeklerini eriştiren bir kadın kooperatifi. Benim hayatıma Teyzemin hediye ettiği bir pazen elbise ile girdi Nevruz Köyü Kadınları. Türk kumaşının sade güzelliğiyle kadınlarımızın hikayesi birleşince, projeyi daha yakından tanımak istedim. Köyün kadınlarının üretimine ve yaratıcılığına vizyonu, networku ve disiplinli iş yapış biçimiyle ilham veren mentorleri Ayşe Pirhasoğlu Akbaş’a ulaştım ve kendisi ile çok renkli bir sohbet gerçekleştirdik.

Ela Erozan: Ayşe Hanım, siz nasıl tanıştınız Nevruz Köyü kadınlarıyla?

Ayşe Akbaş: Benim Nevruz köyü ile tanışmam Çanakkale Seramik’te 30 yılı aşkın süredir çalışan eşim dolayısıyla gerçekleşti. Nevruz Köyü, Çanakkale Seramik’in kurucusu İbrahim Bodur’un doğduğu köy. Biz de üç sene kadar önce pandemi döneminde bir sene hayatımızı Çanakkale Seramik kampüsünün olduğu Çan’a taşıdık. Eşim fabrikada çalıştı, ben uzaktan baba mesleğim olan sigortacılık işlerimi idare ettim, oğlum okula internet üzerinden devam etti. Bu süreçte Kale Grubu Başkanı Zeynep Bodur Okyay bana Nevruz Köyü’ndeki kadınların amatör atölye ortamındaki çalışmalarından söz etti, ben de bir sabah köye onlarla tanışmaya gittim ve gidiş o gidiş…

Ela Erozan: Nasıl bir ortamla karşılaştınız?

Ayşe Akbaş: Taşımalı sistem sebebiyle maalesef köylerimizde birçok okul kapalı durumda, ‘Nevruz Köyü İbrahim Bodur Ortaokulu’ da bu okullardan biriydi. Okulun sınıfından dönüştürülmüş bir dikiş odası, soba üzerinde kızartılan tatlı tatlı ekmek kokusu ilk aklımda kalan manzara. Çalışmaya, üretmeye istekli, oldurmaya niyetli kadınlar. Dikmeyi biçmeyi biliyorlar, çalışkanlar, hızlı çalışıyorlar ve de son derece hevesliler. Çok gerçek samimi bir ortam. Tek ihtiyaçları onları toparlayacak üretimlerini son noktaya getirecek biri.

Ela Erozan: Siz de bu kişi oldunuz, ne mutlu size! İlk etapta nasıl ilerlediniz?

Ayşe Akbaş: Önce çalışma ortamı oluşturmak için okulun alt katında bir seferberlik ilan ettik. Hiç para harcamadan, kıyıda köşede kalan malzemeleri, fabrikada arta kalan boyaları, fen laboratuvarından masayı bir araya getirip atölyeyi düzenledik. Zeynep Bodur sürece hep destek verdi, tüm eksikler tamamlandı. Bir yandan fiziksel alanı çalışmaya elverişli kılarken, diğer yandan elbiseler için kumaş alımı, model ve kalıp çıkarma, marka oluşturma, logo ve markanın öyküsünün oluşturulması çalışmalarına başladık. Bootstrapping diye bir kavram vardır girişimcilikte. Kendi imkanlarınız zarfında en azla yetinerek ilk ürünü çıkarmaya çalışırsınız, masrafları mümkün olduğunca minimumda tutarak.

Ela Erozan: Siz de Nevruz Köyü’nde böyle bir yol izlenmişsiniz.

Ayşe Akbaş: Aynen öyle oldu. Hep kendi içimizde ve eşimden dostumdan destek alarak eksiklerimizi giderme yoluna gittik. Örneğin, herkes kendi gardırobundan beğendiği elbiseleri getirdi, zevkli giyimi ve zengin gardırobu olan bir arkadaşımın elbiselerini ödünç aldık, diğer arkadaşım kalıplarını çıkardı. Bir başka arkadaşım kooperatifimizin hikayesini yazdı, bir diğeri logomuzu yaptı ve Nevruz Köyü Kadınları, Kale Grubu’nun pandeminin getirdiği farkındalıkla başlattığı ‘iyi bak dünyana hareketi’nin bir parçası oldu. Türk kumaşına, dokumasına gönül vermiş değerli sanatçı arkadaşım Fırat Neziroğlu ile çalışma şansı bulduk. Fırat Neziroğlu’nun hayali Anadolu dokuma ağını kurmak. Örneğin, Fethiye’nin Üzümlü Köyü’nde dokunan özel kumaş dastarı bir diğer köy kesip biçecek, elbiseler dikecek. Yani, bir köyün dokuduğunu başka bir köy dikecek. Biz de bu etkileşimde yer aldık. Nevruz Köyü Kadınları dokuma işine de merak saldılar ve devlet hibesiyle küçük bir dokuma atölyesi kurduk ve dokumayı öğrendik.

Ela Erozan: Bir de sizden logonuzun hikayesini dinleyelim.

Ayşe Akbaş: Yenice’nin kapya biberi ve çileği meşhurdur, biz logomuzda Yenice’mizin öne çıkan bir değerini kullanmak istedik ve hayatın acı tatlı anlarına gönderme yapmak için siyah kapya biberi seçtik. Süreçte çok anlamlı bir eş zamanlılık yaşadık, kooperatifimiz kurulduktan çok kısa bir süre sonra Yenice kapya biberi coğrafi işaret aldı. Bir de kahraman horoz Ferit’in hikayesi var… Evet bir de Ferit’imizin hikayesi var. Çan da yaşamaya başladığımızda ilk yaptığımız şey bir horoz almak oldu, Tarık Akan’ın ‘ah nerede’ filmindeki karakterinden esinlenerek adına Ferit dedik. Hayvanları çok severim, Ferit ile ayrı bir bağ kurduğumu söyleyebilirim, Ferit bize çok ilham oldu, önlükler, çantalar, mutfak aksesuarlarında onun işlemelerini yapmaya başladık ve Ferit dilden dile dolaşmaya başladı, bence adının hakkını da verdi. Böylece Nevruz Köyü Kadınları markası ortaya çıktı.

Ela Erozan: Müşteriler size nasıl ulaşıyor? Hangi satış kanallarını kullanıyorsunuz?

Ayşe Akbaş: Satışlarımız 3 yıldır internet üzerinden devam ediyor. Shopier üzerinden satış yapıyoruz, sipariş üzerine bedeni ayarlıyor ve 10 gün içinde sipariş teslim ediliyor. Yakında Nevruz Köyü Kadınlarının web sayfası olacak, müşterilerimiz oradan da bizlere ulaşılabilecek.

Ela Erozan: Bize Nevruz Köyü’nde tanıdığınız kadınları anlatır mısınız?

Ayşe Akbaş: Kadının nerede yaşadığı önemli değil, kadın her yerde kadın. Kadın olarak, anne olarak şehirde de köyde de benzer yaratılışları, beklentileri, ihtiyaçları ve umutları var. Köylü kimliklerini ekşi maya ekmek, reçel, domates salçası yaparken yaşatırken, kazandıkları parayı nasıl harcayacaklarını veya nasıl biriktireceklerini öğrenmek kendi finansal özgürlüklerini sağlamak da şehirli hemcinsleri gibi onlar için de çok önemli. Bu yönde Foder’den eğitim aldılar. Diğer yandan kendi kişisel gelişimleri için çeşitli eğitimler gerçekleştiriyoruz, bu sene 2.sini düzenlediğimiz yoga eğitimine köy kadınlarından %100 katılım oldu. Köylü kadın yoga yapar mı diye bir düşünce akıllarına bile gelmiyor. Yeniliğe, öğrenmeye, yaşamı dolu dolu yaşamaya çok açıklar. Bu enerjiyi hissetmek insana ilham veriyor.

Ela Erozan: Şu an kooperatifin başında kim var? Siz ne sıklıkta köydesiniz?

Ayşe Akbaş: Biz kooperatifi tamamen eşitlikçi bir yapı üzerine kurduk, ilk aşamada başkan seçilmedi, üç imza yetkisiyle işleri yürüttük. Bugün Nevruz Köyü Kadınlarını gene Nevruz Köyü Kadınları yönetiyor. Ben mentor olarak her zaman onların destekçisiyim ayda birkaç defa mutlaka yanlarındayım, her gün birkaç kez telefon görüşmesi yapıyoruz ancak onlar kendi ayaklarının üzerinde duruyorlar. Kendi kooperatiflerini kendileri sahiplendiler. Çeşitli profesyonel online eğitimlerle katılarak profesyonel açıdan kendilerini geliştiriyorlar. Örneğin, yakın zamanda ihracat alanında bir eğitime katılacaklar. Daha önce yurt dışında satış yapan Türk firmaları üzerinden gönderdiğimiz siparişler Kaliforniya’da ve Almanya’da büyük ilgi gördü. Kim bilir belki yakın zamanda Nevruz Köyü dünyanın bambaşka bir ucuna ürettiği elbiseleri gönderir, farklı kültürlerdeki kadınların yaşamlarına dokunulur, kadınlar etkileşerek birbirinden feyz alan projeler gerçekleştirir.

Previous Post
Teknoloji Devlerinin Dev İşten Çıkarmaları
Next Post
Terfi Kararını Verecek Yöneticin Algoritmaysa…

0 Comments

Leave a Reply