Çalışanları Dinlemeye Yarayan İK Analitiği
Ekonomik Gelişim, İletişim ve İnsan Kaynakları alanlarında uzman analizleriyle bilinen düşünce kuruluşu Conference Board’un yeni verileri Amerikalı çalışanların %62’sinin işlerinden memnun olduklarını göstermekte. 1987’den beri çalışan anketleri yapan firma için Kasım ayında yapılan bu anketin sonuçları rekor seviyesinde yüksek. Nedir Amerikalı çalışanları memnun kılan?
Günlük bültenlerini takip ettiğim ve çoğu zaman farklı ve taze haber ve görüşler yansıtan Morning Brew bu memnuniyetinin sebebini ofis kantininde kombucha çayı ikramları, haftasonu yoga programları veya Cuma günleri serbest giyim gibi hoşlukların ötesinde olduğu kanısında. Rekor seviyedeki memnuniyetin sebebi, hibrit çalışma, iş yapış biçimlerinde esneklik, ve de tabii Amerika’ya özel bir durum olan ve de kalifiye eleman azlığı ve açık pozisyonların görece fazlalığıyla meydana gelen kolay iş değiştirebilme olanakları. Ufak bir dipnotu da eklemek doğru olur, şirket politikaları, kültürü ve terfi imkanlarının da içinde olduğu kriterler değerlendirildiğinde, erkek çalışanların kadın çalışanlardan daha memnun olduğu ortaya çıkmış.
Yani, çalışanların ihtiyaçlarına göre bir çalışma düzeni yaratmak çalışan memnuniyetini doğrudan artırmakta. İhtiyaçları saptamak için çalışanı tanımak, tanımak için ise çok dikkatli dinlemek gerekli.
Eğitim yaşamımız boyunca öğretmenlerimizden ve ailemizden “dikkatli dinlemenin” önemini binlerce defa duymuşuzdur. Dinlemek anlamak için ön koşuldur. Çevremizde olup biteni anlamak için çevremizi dinleriz. Karşımızdaki kişiyi anlamak için onu dinleriz. Ne yapmak istediğimizi tayin etmek için kendimizi dinlememiz gerekir. Hayatı anlamlandırmak için kulaklarımızla, gözlerimizle, algılarımızla dinleriz kendi yakın çevremizi, iş ortamımızı, ailemizi ve dijitalleşen dünyayı.
Ne gariptir ki, tüm çocukluk ve gençlik yıllarımızda dikkatimizi dinlemeye vermeye çalışırken, bir çalışan olarak en büyük şikayetimiz dinlenmemek. Sesimizi, görüşlerimizi, sorunlarımızı, projelerimizi, hayallerimizi duyuramamak bizi rahatsız eder, değersiz hissetmemize sebep olur, kendimiz olmaktan uzaklaşırız.
Günümüz İnsan Kaynakları departmanlarının sorunu dikkatli dinleyememekle başlamakta, çalışanını tanımamak, ihtiyaç, istek ve taleplerini bilmemekle devam etmekte. İşin gereği izlenmesi gereken İK süreçleri de buna paralel olarak çalışandan kopuk bir şekilde hazırlanır ve uygulanır, çalışanlar tarafından klişeleşmiş prosedürler olarak görülür. Çalışana veya şirkete yarar sağlamak üzere planlanan süreçler yerine ulaşmaz ve iş yüküne ek olan angarya işlere dönüşür.
Karmaşıklaşan şirket sistemleri, artan çalışan sayıları, matriks raporlama, hibrit çalışma gibi birçok katmanı başarıyla yönetme çabasında olan IK’nın çalışanlarını daha da dikkatli dinleyebilmesi için tüm bu katmanlara cevap veren ancak yönetici ve çalışanlar tarafından kolay kullanılan etkin teknoloji araçlarına ihtiyaçları var.
İK analitiği çözümleri çalışanların iş memnuniyetini ve şirkete bağlılıklarını artırmak amacıyla yatırımcı çeken ve son dönemde hızla büyüyen bir teknoloji alanı. Mayıs başında Singapur’da düzenlenen HR Festival Asia konferansının gözdesi 400 milyar dolarlık bir sektöre dönüşen IK teknolojileriydi. Bu IK modüllerinin bir kısmı gerçek zamanlı doğru veriyi toplamakta ve toplanan veriyi araştırmalara dayalı aksiyonlara dönüştürmekte. Modül ve kullanım odaklı yapısından dolayı bu platformların maliyetleri de şirket çalışan sayısı ve kullanılan fonksiyonlar gibi değişkenlik göstermekte. Dolayısıyla, sadece büyük şirketlerin değil KOBI’lerin de ulaşabilecekleri seviyelerde. Otomatik çalışan anketleri, 360 derece görüşler, on-boarding’ten işten ayrılmaya demografik analitikler ve de platform sürekli analizlerle IK’cıları desteklemeyi amaçlamakta. Büyük data’nın toplanıp analiz edilmesine yarayan bu sistemler sayesinde, çalışan davranışını öngörmek ve ona göre İK’nın önleyici veya iyileştirici stratejiler geliştirmek imkanı oluyor. Örneğin, bir çalışanın ayrılmadan ayrılacağını öngörmek iş planlaması, yeni çalışanın yetiştirilmesi veya mevcut çalışanı işine yeniden kazandırma gibi çözümlerin planlaması gibi çözümleri önceden devre sokmanızı sağlıyor.
İK Analitiği insan kaynakları iş kararlarının veriye dayalı objektif kararlar olmasının önünü açıyor. Şirketin en değerli varlığı çalışanlarının işe alımdan işten çıkarmaya en önemli kararlarını alırken taraflı kararlara yer vermeyecek şekilde performans odaklı analiz ediyor ve sonuca bağlıyor. İşe en uygun en donanımlı ve gerekli yetilere sahip adayların his ve varsayımlardan bağımsız olarak işe alınmasını sağlıyor.
Bir diğer önemli zaman ve kaynak kazanımı, çalışanların bireyden bireye farklılık gösteren eğitim ihtiyaçları. Hem işlerini en iyi şekilde yapmaları için görevlerinin en iyi ve yeni örneklerini bilmek hem de uygulamak çalışanı da firmayı da ileri taşımakta. Diğer yandan, çalışanların mesleki ilgi alanlarında daha çok şey öğrenmeleri için kapıları açar. Belli yetileri eğitimlerle kazanan çalışanlar farklı alanlarda değerlendirilebilirler.
Yöneticilerin ve İK’nın çalışanların hangi görevlerinden hoşlanıp hangi görevleri sevmeyerek yaptıklarını bilmesi de önemli bir veridir. Bu sevilmeyen işlerin özellikle de administratif olanların otomasyon veya yapay zeka gibi teknolojilerle yapılmalari çalışanın daha stratejik işlere konsantre olabilmeleri için zaman yaratacaktır.
Tüm bu çalışanları daha yakından tanımak ve bunun yaparken de çalışanın istediği zaman aralığında bilgi paylaşımını sağlamak İK’nın da iş yükünü azaltacak, şirketin Finans veya Genel Müdürlük gibi departmanlarla gelecek planını oluşturmada daha etkin roller oynayacaktır. Bütün yeni teknolojilerde olduğu gibi, İK analitiğinde de insan yetilerine tamamlayıcı, işlerin daha etkin yapılmasını sağlamak esastır. İnsan Kaynakları profesyonellerinin yaratıcılıkları ve duygusal zekasını sistemleriyle harmanladıkları takdirde en büyük memnuniyet çalışanların olacaktır.