Seyahat etmek sizi daha iyi bir lider yapabilir
Datassist’in katkılarıyla 09 Mart 2015 tarihinde Dünya Gazetesinde yayımlanmıştır.
Çok okuyan mı, Yoksa çok gezen mi daha iyi liderdir?
Seyahat etmek insanı başka dünyalara götürür, farklı gözlerle insanlara bakmayı, adını bile duymadığınız yemekler yemeyi, aklınızın ucundan geçmeyecek maceralara atılmayı olağan hale getirir. Liderler kendilerini geliştirmek için seyahat araları vermeliler.
Lisa Evans’ın Fast Company’de yayınlanan yazısı seyahat etmenin liderlere sağladığı yararları konu alıyor. Bruce Poon Tip’in Asya’ya yaptığı yolculuk ona farklı bir seyahat acentesi konsepti için ilham vermiş. Kurduğu seyahat firmasının çalışanları, bugün ücretsiz olarak dünyayı dolaşıyorlar.
Bruce Poon Tip seyahat etmenin, sadece günlük rutini kıran ufak bir kaçamağın ötesinde olduğu düşüncesine, kendi seyahat deneyimlerinden yola çıkarak ulaşmış. Macera seyahati acentesi G Adventures’ın kurucusu ve Looptail: How One Company Changed the World by Reinventing Business kitabının yazarı Bruce Poon Tip, gezdiği ülkelerin sayısını bilemiyor. Bulunduğu ülkelerde tanıştığı kişilerden, edindiği izlenim ve bilgilerden kazandığı bilgeliğin liderlik stiline ve şirketini yönetim şekline önemli etkileri olduğuna inanıyor. 1990’da Asya’ya yaptığı seyahat ona bugünkü şirketini kurması için ilham kaynağı olmuş.
90’ların başında dünyayı keşfetmek amacıyla yola çıkan turistler için, birkaç alternatif mevcuttu: Tanımadıkları 50 kişiyle beraber otobüsle tura katılmak, yüzlerce insanla gemi turuna katılmak veya Lonely Planet türü bir rehber kitapla beraber her şeyi kendilerinin planladığı bir maceranın peşinden gitmek. Özellikle bu tek başına keşif yapmak isteyen bireylerle konuştukça Poon Tip, `macera seyahati` üzerine çalışan bir şirket kurma fikrine sıcak bakmaya başladı. 12 kişiyi geçmeyen küçük gruplar için seyahat ettikleri yerel kültürlere odaklanan turlar hazırlamaya başladı. Bu konsept yeniydi ve haliyle sektörde birçoklarının eleştirileriyle karşılandı. Eleştirenler bu kadar küçük gruplarla para kazanmanın mümkün olmadığını savundular. Fakat yıllar sonra Tip rakiplerine, içgüdülerini dinleyerek ve pazarın ihtiyaçlarını iyi okuyarak, macera seyahat sektörünün ileri gelen firmaları arasına girmeyi başarmış. Seyahat Tip için temel çalışma alanı. Ancak farklı bir sektörde çalışsa da, liderlerin seyahat ederek öğrenecekleri ve liderlik biçimlerini şekillendirebilecek birçok ders var…
Tip’in Seyahatlerinden Çıkardığı Liderlik Dersleri
İş hayatı DUYGUSALDIR
Tip’in 1997’de Tibet’e yaptığı bir seyahat sonrasında İş’le ilgili tüm düşünceleri değişmiş. O güne kadar işte duygulara yer yoktur fikrini benimseyen Tip, her türlü günlük ritüelin, iş yapma biçiminin ve karar alma mekanizmasının ruhaniliğe ve karmaya dayandığı Tibet’e özgü düzende bulunmanın şaşkınlığını yaşamış. Tüm bunlar mantık dışı iş dünyasında bunlar olmamalı, iş sadece mantığa dayalı olmalı, duyguları dikkate almamak gerekir diyeceğine, bu farklı anlayıştan dersler çıkarmaya çalışmış. Sonuç; sırf verilere dayanarak karar vermek yerine içgüdülerine güvenmeyi öğrenmiş.
ÇEŞİTLİLİĞİ Takdir Edin
Diğer kültürleri deneyimlemek farklı bakış açılarına açık olmaya olanak tanır. Farklılıkları zenginlik olarak görmeye başlar, yeni iş yapış biçimlerini daha etkili sonuçlar için kullanma arayışında olursunuz. Poon Tip de şirketi G Adventures’da yetenek, bilgi birikimi, deneyim, eğitim açısından farklı çalışanları bünyesine katmaya özen göstermiş. Herkesin aynı saatte kalktığı, aynı çevrelerde zaman geçirdiği, aynı kitapları okuduğu bir ofis ortamı yaratmak yerine, birbirlerinden farklı ancak beraber çalışmaktan keyif duyan kişileri işe almış. İşyerindeki çeşitlilik ona ziyaret ettiği ülkelerdeki insanların yaşama, işe ve insana yaklaşımlarındaki farklılıklarından miras kalmış.
Seyahat, İNOVASYON için İlham Kaynağıdır
Bugün Tip Boon’un farklı ülkelerde bulunan 28 tane ofisi var ve stajyerlerine bile farklı ofislerde çalışma imkanı tanıyor. Çalışanlar yılda bir kez dünyada istedikleri yere şirket tarafından tatil için gönderiliyorlar. Çalışanların ofis duvarlarının dışına çıkması, yeni insanlarla tanışıp, seyahatlerinden edindiklerini kendi yaşamlarına aktarması önemli bir kriter Tip Boon için. Hatta kişinin yerel ailelerle kalacağı çiftlikler, bağlar veya orman evleri ayarlanarak, çalışanların o ülkedeki yaşamı lokal insanlarla beraber deneyimlemesi sağlanıyor.
İyi liderler çalışanlarının benimsediği ÇEVRELER yaratırlar
Çalışanların kendilerini ait hissettikleri bir çevre yaratmak, liderin en önemli sorumluluklarından. Klasik liderlik anlayışlarında ordunun başında tek bir komutan olurken, bugünkü liderlik konsepti bir zihinler ve kalpler topluluğunun bir araya gelmesi olarak görülüyor. Liderlik ne yapabileceğiniz ya da ne yaptırabileceğinizin ötesinde, çevrenizi nasıl etkileyebileceğinizle tanımlanır. Şirketinizin departmanları küçük kabileler gibi olmalıdır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde toplumların bir bütün olarak hareket ederek belli fikirleri ve hareketleri savunmaları Poon Tip’in seyahatlarında gördüğü ve iş dünyasına taşımak istediği bir özellik olmuş.
KONFOR ALANINIZDAN çıkmaya gayret edin
Seyahat tüm yolcuları alışkanlıklarından çıkmaya, yeni şeyler denemeye, alışık olmadıkları iklimlerde zaman geçirmeye, zorlukları aşmaya iter. Bilindik yerleri, yüzleri, yemekleri geride bırakır, yeniliklere açılırsınız. Risk almak yolculuk eden insanın kaçınılmazıdır. Aynı liderlerin olmazsa olmazı olduğu gibi. İşinizin başındayken hiçbir zaman tam anlamıyla rahat olmazsınız. Hep hataları arar, hep daha çok çalışır, hep daha iyiye gitmek için kendinizin ve işinizin en büyük eleştirmeni olursunuz. Kendinizin, işinizin, şirketinizin, sektörünüzün ve çalışanlarınızın sınırlarını zorlamak işinizin parçasıdır. Ön çalışmanızı yapar, yönünüzü belirlersiniz, ve kendinizi yenilemeye son hızla devam edersiniz. Ve hiçbir zaman tamam ben oldum demezsiniz…
Seyahat etmek sadece fiziksel değil, zihinsel gelişim için etkin bir araçtır
Seyahat en temel insani arzuların başında gelir. İnsanlık tarihi göç üzerine kuruludur. Bugün insanlar belli toplumların parçası olarak yaşasalar da, farklı coğrafyalara gitmeye, yeni şeyler öğrenmeye, farklı ırkların, kültürlerin nasıl yaşamlar sürdürdüklerini görmeye isteklidirler.
Seyahat etmenin görünen yararları yanında, daha detaylı çalışmalar gerektiren kognitif yararları da vardır. Örneğin, seyahat zihnimizde canlandırdığımız “yakınlık-uzaklık” kavramlarıyla doğrudan alakalıdır. Duygusal, fiziksel veya zihinsel olarak sınıflandırılabilecek yakınlık, düşüncelerimizi kısıtlamamıza sebep olur. Yakınlık ile bağdaştırdığımız ögeler zihnimiz tarafından kısıtlanır, sınırlar bilinçaltımızda kuruludur ve bunları aşmak oldukça zordur.
Elimizdeki bilgiler ışığında, nelerin doğru, nelerin uygulanabilir, nelerin yanlış olduğunu biliriz. Bu tür analizler durum tespiti için gerekli olmakla beraber, hayalgücümüze yardımcı olmazlar. Seyahat etmekle bunun ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz. Her zaman yaşadığımız çevrenin dışına çıktığımızda, zihnimiz değişen çevrenin yardımıyla farklı düşünmeye başlar. Çevremiz değişince, evimizin çevresinde oluşturduğumuz ön yargılardan arınmak için çaba harcamaya, kendi düşüncelerimizi sorgulamaya, acaba mı demeye başlarız. Kendi hayatımızdan, rutinlerimizden uzaklaştıkça, rahatlar zor soruları cevaplamak için kendi hayalgücümüze başvururuz.
Indiana Üniversitesi’nden psikolog Lile Jia’nın yürüttüğü çalışmada, birkaç düzine öğrenciyi iki gruba ayırıyor ve iki gruba da farklı ulaşım araçlarını saymalarını istiyor: Bir gruba bu çalışmanın Yunanistan’da okuyan öğrenciler olduğu söylenirken, diğer grubun Indiana’da okuyan üniversite öğrencileri olduğu söyleniyor. Görünürde iki grubun arasında çok basit bir fark var ancak bu ufak fark sonucu büyük ölçüde etkiliyor. Sonuç ilginç: Yunanistan’da okuduğu söylenen grup, yerel öğrencilere göre çok daha fazla ulaşım aracını listeleyebiliyor. Indianalı öğrencilerin grubu, otobüs, tren ve uçak gibi klasik ulaşım araçlarına odaklanırken, Yunanistan grubu at arabalarından, tramvaya, uzay araçlarından bisikletlere kadar farklı ulaşım araçlarını listelerine dâhil ediyorlar. Çözüm buldukları problemin kaynağı uzaklarda olduğundan hayalgüçlerine başvurmak son derece doğal bir şekilde gerçekleşiyor. Oysa, doğup büyüdükleri kentin ulaşımı denince, herkes varolana sadık kalıyor, hayalgücüne yer vermek aptalca fikirler üretmek olarak değerlendiriliyor.
Açık fikirli liderler organizasyonunuzu ileri taşır
Seyahat eden liderler açık fikirli olmaya, farklı sesleri dinlemeye daha yatkındır. Bir tüyonun veya hareketin birden fazla anlama gelebileceğinin farkındadırlar. Olayları görünenin ötesinde değerlendirmek için çaba harcarlar. İlle her konuda uzman olmaları gerekmez ancak durumları analiz etmek için çevrelerinden yardım almak için gayret gösterirler. Kültürler arası siyah-beyaz kadar birbirine zıt algıları iş dünyasında da yaşayabileceklerini akıllarının bir kenarına yazmışlardır. Nasıl ki tabaklarda fazla yemek kalması Çin’de bol bol yemek olduğu algısını yaratıyorsa, bizler için kimsenin yapılan yemeği çok da beğenilmediğini düşündürebilir. Tüm olay yerinde sorularla gerçekte ne olup bittiğini tespit etmekte gizlidir.
Bu tür farklı algıların varlığını kabul etmek ve gördüğü her şeyin farklı algılanabileceğini düşünmek liderlere açık görüşlülüğü aşılar. Her şey ille göründüğü gibi olacak diye bir kural yoktur. Bu sayede liderler herkesin ilk bakışta gördüğü cevapla yetinmez, detaylı sorularla gerçeklerin peşine düşerler. Mantıklarına yatan, içlerine sinen cevapları bulana dek arayış içinde olurlar.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 09.03.2015 tarihinde yayınlanmıştır.