15 49.0138 8.38624 1 0 4000 1 http://hrpozitif.net 300 true 0

HR+

Umutla Gelen 2021

Umutla Gelen 2021

0 Comments

Ela Erozan Gürsel

2020 pandemiyle savaş yılı oldu. Ölenler, hastalananlar, işlerini kaybedenler, evlerine kapananlar, işleri gereği her gün virüs ile burun buruna mücadele edenler…

Çıplak gözle göremediğimiz öldürücü bir düşman Corona virüsü. Çapı 60 ila 140 nanometre (yani metrenin milyarda biri) olan bir SARS-CoV-2 partikülü, ortalamada 5 mm (5 milyon nanometre) olan bir karıncanın 35 bin ila 83 binde biri ve 200 mikrometre (200.000 nanometre) toz maytının 1.400 ila 3.300’de biri. Başka bir şekilde gözünüzde canlandırmak için, aklıma Matt Damon’un komik bilim kurgu filmi Downsizing’deki minik insanlar geldi. Hani şu ekonomik özgürlüğe kavuşmak ve dünya kaynaklarını korumak amacıyla, insanların gönüllü olarak boyutlarını %92.58 oranında küçülttükleri film. Bu kurguda da, 170 cm boy ortalamasından hesap edersek, mini insanlar sadece 12 cm boyunda (120 milyon nanometre), yani karıncanın 24 katı büyüklükte. Virüsten ise, 2 milyon ila 857 bin kat daha büyük bu hayal ürünü minik insanlar.

Düşmanla savaşırken büyüklük önemli: ya çok büyük ve güçlüden korkarız, ya da çok küçük ve gücünü tam olarak anlamadığımızdan. Covid-19 ikinci kategoriye girdiğinden insanları gafil avladı. Ömrümüzde böyle bir pandemi görmediğimizden, nasıl savaşacağımızı bilemedik ve de kolay kolay alışamadık, normal yaşamımızı bırakmamak için direndik. Pandemi daha da yayıldı, özgürlüklerimiz kısıtlandı, hayatımız evin içine hapsoldu kaldı. 

Pandemi olmadan, iyi ki sağlığımız yerinde, iyi ki istediğimiz zaman istediğimiz yere seyahat edebiliyoruz, iyi ki sevdiklerimizi özlediğimiz zaman görebiliyoruz diye sık sık şükretmezdik, çünkü böyle bir durumun başımıza geleceği aklımıza gelmezdi ve de hangi duygu, düşünce ve ruh halinde olacağımızı bilemezdik. İnsan kendi başına gelmeyeni tam olarak anlamakta zorluk çekiyor, ne kadar empati kursa EQ bizi bir yere kadar götürüyor.

Pandemi, korku, kısıtlama ve inovasyon getirdi

Peki, pandemi bize neler getirdi? Pandemi, korkular ve kısıtlamalar getirdi. Bu korku ve kısıtlamalardan değişim ve inovasyon rüzgarları esmeye başladı. Burada inovasyonları etkili yapan gerçek problemlere çözüm getirmeleri oldu. Sağlık, online alışveriş, ödeme çözümleri ve kolaborasyon teknolojileri hızla değer kazandı, birçok firma bu alanlara yatırımlarını artırdı.

Öncelikle virüsle savaşta en büyük silah olan aşı çalışmalarına dünya genelinde hız verildi. Bizlere gurur kaynağı olan Türk bilim insanları Prof. Uğur Şahin ve Prof. Özlem Türeci’nin firması BioNTech’in Pfizer’le ortak formüle ettikleri mRNA aşısı 2020’nin en büyük inovasyonu oldu. Yaklaşık 10 yıl süren klasik aşı araştırma-geliştirme sürecini, bir yılın altına indirebildiler ve ışık hızıyla 1.6 milyon insanın ölümüne sebep olan Covid ile küresel mücadelede bir umut ışığı yükseldi. Aşının, dünyanın birçok ülkesinde sağlık personeline uygulanmasına geçen ay başlandı ve 2021’in ortasına kadar BioNTech, Moderna, Sinovac gibi birçok firmanın aşısının dünya nüfusunun çoğuna yapılması hedeflenmekte. 

Aşı haberleri ve ilaç inovasyonlarıyla, ilaç sektörünün değeri yükselmesine paralel olarak, teknoloji, uzaktan çalışma, online alışveriş alanlarında tüketici ihtiyaç ve isteklerini karşılayan ürün ve hizmetlerde yükselme trendi görüldü. İnovatif teknoloji şirketleri bu büyüme ve değerlenmede başı çekti. 

Amazon hissesi 1 sene önce 1.890 dolardan işlem görürken, seneyi 3.250 dolar değerinde kapattı. Pandemi döneminde büyümeye hızla devam eden firma, hem online alışveriş hem de bulut hizmetleriyle evden çalışan profesyonellere çözüm sağlamakta. Yükselen Zoom ve Microsoft Teams evden çalışanların toplantılarını ve iş verimliliklerini artıran teknolojilerle yeni müşteri ve gelir kazandı. Apple pandemi döneminde online satışlarına ağırlık verdi ve belli dönemlerde dükkanlarının kapanmasından büyük bir zarar görmedi. Bir de üstüne, yeni seri iPhone, iPad, Mac, iWatch ürünleriyle, evlerinde kapalı kalan sadık müşterilerinin ilgisini çekmeye devam etti. Yenilenebilir teknoloji ve elektrikli araba trendi içerisinde, salınımları azaltmayı hedefleyen devlet politikaları içerisinde Tesla daha da değerlendi. Bilgisayar oyunları satışlarındaki artışlarla Çinli Tencent ve Amerikan Nvidia büyümelerin sürdürdü. Paypal ve diğer online/mobil ödeme çözümleri Facebook ve Google’ın Alphabet Youtube gelirleriyle pandeminin kazananlarından oldu. Dünya genelinde borsalar, Asya ve Amerika başta olmak üzere, yükselişlerini sürdürdü. 

2021 Umut Senesi

Yaşam olduğu sürece umut vardır, yazmıştır Jules Verne, Dünyanın Merkezine Yolculuk kitabında. Dünyanın merkezine inmeyi hedefleyen yolculuklarında, Axel ve Amcası Profesör, maceradan maceraya koşarken en umutsuz kaldıkları anda, Amcasi Axel’e bu sözlerle umudunu kaybetmemeyi hatırlatır. 

Bizler de, 2021 yılına umutla girdik. Hayattaydık ve umut vardı. 2020 pandemiyle bir siyah kuğu oldu, beklenmedik bir felaket geldi insanoğlunun başına. Covid küçük-büyük, kadın-erkek, sarı, siyah, beyaz ırk demeden canlar aldı, hasta etti. Ancak, hayatta kalanlar olarak, direnmek, savaşmak ve virüsü yenmekten başka çaremiz yok. Bu gücü kendimizde bulabilmemiz için umut duymamız şart. Aşı ile sosyal mesafe, maske, kapalı alanlardan ve kalabalıklardan uzak durmak gibi 2020’de zorlanarak uyduğumuz yöntemler bizi normale yaklaştıracak. 

İş hayatımızda aynı önlemleri sürdüreceğiz. Vardiyalı çalışma, uzaktan çalışma, Covid önlemlerine uygun çalışma ortamı yaratma, maske kullanımı ve sosyal mesafeyi korumak iş yerlerinde uygulanmaya devam edecek. Japonya, Hong Kong ve Kore gibi ilk Covid vakalarını başarıyla atlatmış ve son derece katı kurallarla aylardır disiplinli bir şekilde halkın yaşamını düzenleyen Asya ülkelerinde ikinci dalgaların çok daha kötü geldiğini, vakaların hızla arttığını okuyoruz. Covid-19 sinsi bir virüs, herkes tüm önlemlere uyarak hayatını idame etmezse, virüs ufacık bir açık bulup yeniden çoğalmakta. 

Uzaktan Çalışma Çalıştı mı?

Mart’tan itibaren dünya genelinde birçok beyaz yakalı çalışan bir evden çalışma deneyine dahil oldu. Kimi teknoloji firmalarının CEO’ları tüm çalışanların istedikleri kadar uzaktan çalışmaya devam edebileceklerini ilan ederken, bazıları uzaktan çalışmanın verimlilik üzerindeki uzun süreli etkisinden endişe etmekteydi. Netflix’in CEO’su Red Hastings evden çalışmaya hiç fırsat vermeden tam bir negatif diye evden çalışma deneyinin üstünü çizdi.

Sadece CEO’lar değil, çalışanlar da iki kampa ayrıldılar: birinci kamp, neden ofislere dönmüyoruz, evden çalışmak çok zor dedi. İkinci kamp ise pijamayla çalışmakta çok memnun, neden dönüyoruz ki, işler güzel yürüyor, diye düşündü. Bir de spektrumda bu iki ucun ortasında kalanlar, analitikler var ki, pandemi döneminde veya genelde ofiste çalışmanın ve de evde çalışmanın artı ve eksilerini listelemiş, ofiste sosyalleşme, evdeki mecburi aralar, çocuklarla ilgilenme, Zoom yorgunluğu, virüs kapma riski gibi konularda ofis ve ev arasında gidip gelmekteler. 

Bireysel seviyede herkesin evden çalışma ile ilgili tercihleri farklı olduğu gibi, şirketlerin evden iş yapma biçimleri de birbirinden farklı. Uzaktan çalışma kültürü birçok şirket için zorunlu olarak pandemiden korunmak için alınan bir önlem. Dijitalleşme yönünden şirket ne kadar ilerideyse, o kadar kolay adapte olunmuş ve çalışanlar verimliliklerinden kaybetmeden (en azından ölçülebilir bir düşüş olmadan) işlere devam edebilmişler. GitLab ve Buffers gibi uzaktan çalışma prensibiyle kurulan şirketler ise, bu çalışma biçimini geçici bir önlemden çok, işlerini ofis ve coğrafya sınırlarını aşarak yapmak olarak görmekte. Dolayısıyla, ofissiz çalışma kurumsal kültürlerinin önemli bir parçası ve sosyalleşme, verimlilik, kolaborasyon teknolojileri yıllardır iş yaşamlarının içinde. 

Pandemi bize net bir şekilde gösterdi ki, kesin hatlarla, hiçbir şeye doğru-yanlış demek mümkün değil. Bireye, şirkete ve döneme göre, tercihler ve seçimler yapılmakta, ve bu seçimlerin artı ve eksileri çalışma zorlukları ve kolaylıkları, verimlilik, iş ve konsantrasyon kaybı gibi sonuçları beraberinde getirmekte. Siyah-beyazlar yerine grilerin denendiği, 2021’in ortasından itibaren, daha pastel renkler göreceğimiz için umutlandığımız bir dönemdeyiz. Bu renklere ulaşmak için toplu halde çaba harcamamız şart.

Aşıdan bir mucize beklemeyip hepimizin kararlılıkla ve umutla savaşa devam etmesi tek çözüm yolu. İnsanlık büyük bir sınavdan geçiyor, hangi coğrafyada olursak olalım, benzer şartlar, hisler ve korkular içindeyiz. Her zamankinden birbirimize daha yakınız, inançla ve umutla…

2020’de Okuduklarımdan Tavsiye Ettiklerim
Bu sene diğer senelere göre daha çok okudum, öğrendim, düşündüm. Uluslararası yazarlardan roman, araştırma, bilim, biyografi kategorilerinden birkaç iyi örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Kamala Harris’in The Truths We Hold kitabı, yeni seçilmiş ABD Başkan Yardımcısının kaleminden, hukuk fakültesinden bölge ve eyalet savcılık yıllarına ve Senatörlük kariyerini anlatmakta. Kadın ve azınlıklarının haklarından, yükümlülerin topluma yeniden kazandırılmasına, cinsel taciz istismarlarından, sağlık sistemindeki çıkmazlara Harris’i topluma adalet ve hizmet götürmeyi amaçlayan, zenci ve Hint asıllı köklerine sıkı sıkıya sahip çıkan, inançla zoru başaran bir politikacı olarak yakından tanıma şansına varıyorsunuz. Üç Nobel ödüllü yazar Portekizli devlet memuru Jose Saramago, Amerikalı öğretmen Pearl S. Buck ve Polonyalı aktivist Olga Tokarczuk. Çılgın bir cesaretle pandeminin ortasında evden çıkmak yasakken Saramago’nun Körlük kitabını okudum, kendimi Saramago’nun birden bire salgın halinde kör olan hayali memleketinin içinde sıkışmış hissettiğim anlar oldu. Görürken gördüğümüzün farkına varmadığımız, kör olunca görünmeyeni daha iyi gördüğümüz. Polonyalı Tokarczuk, Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde ile, Çek Cumhuriyeti sınırına yakın, Polonya’nın doğasıyla meşhur Klodzko Vadisine götürüyor okurunu ve psikolojik tasvirleri, garip karakterleriyle, hayvanların bir numaralı cinayet zanlısı olduğu, alışılmamış bir dedektiflik serüveni yaşatıyor. Çin Sarayında Bir Bakire ile gencecik bir kasabalı kızın, önce saray cariyeliğine ve daha sonra karakteri, aklı, sezgileri, hırsı ve çalışkanlığıyla, Çin’in en güçlü imparatoriçelerinden birine dönüşmesinin hikayesini okuyorsunuz ve de en ilginci Buck uzun yıllar Çin’de yaşamış ve orijinal belgelerden yaptığı araştırmalarla Batı’yı Doğu’nun gözünden  anlatmış ve taze bir perspektif vermiş.   Bir de bu sene yayınlanan James Nestor’un Breath, The New Science of a Lost Art, yıllardır nefes üzerine yaptığı araştırmalar, katıldığı çalışmalar ile nefes almayı bizlere yeniden öğretiyor. Bugün ortalamada, ağzımızdan daha sık ve derin nefes alırken, çok yanlış yapıyoruz ve vücudumuza daha az oksijen alıyoruz. Nasıl burundan nefes almalı ve nefes vermeli? Daha derin değil, daha yavaş nasıl nefes almalı? Neden ve nasıllar’ı cevaplıyor Nestor kitabında. Doğru nefes alarak, yazara göre, herkes daha sağlıklı, daha fit, daha dayanıklı ve daha uzun ömürlü olabilir. Pandemi savaşında bir diğer umut kaynağı Breath, okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Untitled-1.png
Previous Post
Suçluluk Duygunuzu Enerjiye Çevirin
Kore Usulü Evrensel Temel Gelir
Next Post
Kore Usulü Evrensel Temel Gelir

0 Comments

Leave a Reply