15 49.0138 8.38624 1 0 4000 1 http://hrpozitif.net 300 true 0

HR+

Elinizi Taşın Altına Koyuyor musunuz?

0 Comments

Riski azaltmanın en etkili yöntemi elini taşın altına koymak. Bu sorumluluk prensibini Siyah Kuğu’nun yazarı, trader ve istatistikçi Nassim Nicholas Taleb’in Türkçeye Taşın Altındakı El adındaki kitabında detaylı bir şekilde anlatmakta. Prensip en temel hatlarıyla şöyle: kimse kendini riske atmadan başkasını zarara sokmamalı. Diğer bir deyişle, siz müşterinizin parasını riske ediyorsanız, sizin aynı riski alıyor olmanız gerekli. Hem etik açıdan hem de risk yönetimi açısından olması gereken bu.

Burada Taleb’in sözünü ettiği tam da Hamurabi kanunlarına paralel. Bir mimar bir ev yaptığı zaman, eğer sağlam olmayan bir yapı inşa eder ve zayıflıkları saklarsa, ve de zaman içinde ev inşaat hatası yüzünden yıkılırsa, mimar ölüm cezasına çarptırılırmış. Mimar tabii ki binanın temeline, kullanılan malzemelere ve binanın genel sağlamlığına dair riskleri evi satın alan kişiden çok daha iyi bilecektir ve de projesini satmak için evin zayıf noktalarını gizleyecektir. Aynı şekilde, aşçıların kendi yemeklerini yemesi diğer insanların o yemeği tüketmesini daha az riskli kılar. O yemeğin taze olup olmadığını, mideyi bozup bozmayacağını ve yiyenleri zehirleyip zehirlemeyeceğini en iyi o yemeği yapan bilir ve eğerki kendi yemeğini kendi yiyorsa o yemeğin güvenli ve lezzetli olduğundan emin olacaktır. Böylece, o yemeği tüketen herkes için riskler kontrol altına alınmış olur.

Tavsiye vermek dünyanın en kolay işlerinden biridir. O tavsiyenin sonucunda risk alacak olan tavsiyeyi veren değil, tavsiyeye uyandır. Tavsiyeyi veren aynı riski almadığı sürece, tavsiyesinin kendine yaptırımı yoktur.

Kullanıcı ve tasarımcı arasındaki uçurum

Tavsiye veren ve risk alanın ayrı kişiler olmasına benzer bir durum kullanıcı ve tasarımcının farklı olmasından kaynaklanır. Tasarım problemleri tasarımcıların kullanıcıların ihtiyaçlarını anlamamasından doğar. Çoğu zaman tasarımcılar kendilerini kullanıcının yerine koymaz, o işi veya aktiviteyi yaparken nasıl bir ruh halinde olduklarını, nelere ihtiyaç duyduklarını ve neler istediklerini anlamazlar.

Büyük kitlelere konuşma yapan konuşmacılar sahnede rahat olmazlar. Bunun sebebi, çoğu zaman sahne korkusuna verilir, onca göz size bakarken rahat olmanız zaten beklenemez diye düşünülür. Oysa, konsantrasyon zorluğu çekmenizin gerçek sebebi gözünüze giren sahne ışıklarıdır. Aynı soruşturmaya alınan şüpheliler gibi, sahnede tam gözünüzün içine gelir parlak sahne ışıkları ve heyecan, gerginlik, konsantrasyon bozukluğu sahnedeki konuşmacının peşini bırakmaz. Neden böyle bir tasarım hatası her sahnede süregelmiştir? Çünkü hiçbir konuşmacı ışık mühendisliği yapmaz ve de hiçbir ışık mühendisi büyük salonlarda dinleyicilere konuşmacı olmaz.

Basitlik kraldır

İleri teknolojilerin, finansal araçların, akademik tezlerin sofistike olması şarttır. Hizmeti verenler, buluşları yapanlar, yatırım konusunda tavsiye verenler, akademisyenler uzun yıllar çalışmalarının sonucunda bulundukları yerlere gelmişlerdir. Onlara güvenmemizin sebebi bilgi ve deneyim birikimleridir. Onlar alanlarının en iyileridir, tabii basit bir şekilde anlaşılamayacak bilgi derinliğe sahiplerdir.

Yaratılan sofistike algının para, prestij, zeka ve sınıf gibi kategorilere konulduğu dünyamızda ‘basit’ olan bir değerden çok, bir eksiklik olarak görülür. Profesyoneller en komplike, en kapsamlı, en ender bilgi ve hizmeti verme peşindedir, müşteriler ise, bu sofistike hizmet için büyük bedeller ödemeye hazırdırlar. Yani, en basit deyimle, alan da satan da sofistikeden yanadır. Oysa, içinde ne olduğunu tam anlayamadığımız teknolojilerin ve finansal araçların sahibi oluruz, ne risklere tabi olduğumuzu anlamadan. Bilmediğimiz riskleri elini taşın altına koymayan (yatırım kaybettiği takdirde kendi ceplerinden birşey kaybetmeyecek) bankacılara emanet ederiz, tüm sorumluluğu alarak. Tüm bu kararlar basit olsa, neden profesyonellere ihtiyaç duyalım ki?

Nassim Taleb der ki: ‘Elimi taşın altına koymazsam aptal oluyorum’

Elini taşın altına koymak ve yapılan iş hatalı olduğu takdirde bedel ödemek basitliği beraberinde getirmekte. Ne zamanki yapılan işte o işi yapanın başarısızlığı cezalandırılıyorsa veya kendine zarar verirse, o zaman o iş kişi için daha büyük önem taşır, daha büyük özen ve dikkat gösterme gerekliliği arz eder. Bu bağlamda, Nassim Taleb kişilerin beyinlerini ikiye ayırır: biri, elini taşın altına koyanlar, diğeri, koymayanlar. Elini taşın altına koyduğunda, sıkıcı veya gereksiz görünen konular değer kazanır. Örneğin, eğer uçağın güvenliğini kontrol etmekle görevliyseniz, elinizi taşın altına koymak o uçakla uçmayı gerektirir. O zaman kendi güvenliğiniz için daha da dikkatli bir tetkik yaparsınız. Bir şirketin yatırımcısıysanız, son derece sıkıcı olan ve genellikle şirketin finansal sağlığıyla ilgili önemli detayları içeren konuların dipnotlarda gizli olduğunu bilir, kendi çıkarınız için dipnotları ilgiyle okursunuz.

Taleb elini taşın altına koyma konusundaki kendi deneyimini şöyle anlatır: “Eğer ki elimi taşın altına koymazsam, aptal olurum. Risk ve olasılık üzerine teknik bilgim ilk etapta kitaplardan gelmedi. Felsefi bir yaklaşım, bilimsel açlıktan veya meraktan da gelmedi. Finansal piyasalarda risk alırken gördüm elimi taşın altına koymanın önemini. Matematiğin kıymetini finansal opsiyonlarla (kompleks türev araçlarının) ilgili kariyer yapmaya karar verince anladım. Olasılıkları ve riskleri hesaplayan teorilerde açıklar bulmak ve alternatif teoriler geliştirmek eğlenceli hale geldi. Ve de ne zaman kendi paramı riske ettim, o zaman beynimde farklı bir stimülasyon gerçekleşti. Nasıl ki yangın olduğunda doğal olarak koşu yarışında olduğundan hızlı koşarsın, kendi paranı kaybetme riski olduğunda da, daha atak bir şekilde hesaplamalar yapar, potansiyel kazanç ve kaybını belirler, daha akıllı çıkarımlar yapabilirsin. Bir diğer deyişle, matematiği pratiğe geçirdiğinde, denklem yazmaktan öteye gider, problemi daha derinlemesine anlama yoluna gidersin. O bilgi ve deneyim de gerektiğinde kullanmak üzere her zaman seninle kalır.”

Sorumluluk almak ruhunuzu hayata katmaktır

Elini taşın altına koyarak sorumluluk alır, yaptığınız işin ve dünyada bıraktığınız izin onurlu bir varoluş olmasına çalışırsınız. Taleb yaşamda edinilen başarının tanımını onurlu bir yaşama sahip olmak olarak tanımlamakta. Sanatçıları örnek alıp ruhunuzu işinize verin. Size yakışanı, etik açıdan en doğru olanı yapın, finansal öncelikler sonra gelsin. Siz doğruları söyleyin, kar uğruna kaliteden ödün vermeyin, müşterilerinizi aldatmayın. Her durumda onurlu davranın.

Previous Post
Burnout Olmayan Var mı?
Next Post
İnovatif Kadın Kurucuların Ortak Paydası – Sürdürülebilirlik

0 Comments

Leave a Reply