Dikkat! Sessiz İstifa Sesini Yükseltebilir
Sessiz istifa (quiet quitting) pandemiyle beraber sıklıkla okuduğumuz ve yöneticilerin çalışanlarla ilgili şikayetleri arasında duyduğumuz bir durum halini aldı. Sessiz istifa patronuna istifanı vermeden işle ilişiğini kesmek gibi düşünülebilir. Ancak o kadar basit değil, farklı seviyeleri var. Aslında kâğıt üzerinde çalışıyorsun, işe gidip geliyor veya bilgisayarını gene aynı kullanıcı adı ve şifreyle açıyorsun, maaşını almaya devam ediyorsun ancak… Eskisi gibi kafanı vererek, dikkatini yoğunlaştırarak, tam enerji çalışmıyorsun. %25-50 oradasın, geriye kalan zamanda kafan başka yerlerde.
Kısacası, sessiz istifa edenler işlerinden istifa etmiyorlar, işlerini en iyi şekilde yapacaklarına dair kendilerine, patronlarına, şirketlerine verdikleri sözü bırakmış oluyorlar. Vasat veya vasatın altında iş yaparak. Kimi zaman bu yaptıklarının farkında bile olmuyorlar.
Neden sessiz istifa yaygınlaşıyor?
Enflasyon tırmanışta, uzun soluklu enerji ve ev kredisi masraflarının yükselmeye devam edeceği öngörülüyor. Çalışanların çoğu borçlar ve finansal kaygılar içinde. Kimsenin bu belirsiz ve kötümser yakın gelecek senaryosunda var olan işini bırakma şansı yok. Ancak o işe sarılıp ellerinden gelenin en iyisini yapma istekleri de yok. İşimi ucundan tutarım, maaşımı alırım, statükoyu korurum mantığındalar. İlle de bunu bilinçli şirkete zarar vermek veya en az efora para kazanmak için yapıyorlar diye de bir durum yok. Çoğu çalışanın psikolojisi kendini tam anlamıyla işe vermeye müsait değil.
Kimi çalışanlar bu tür ekonomik bunalım dönemlerini bir sonraki işlerine hazırlık yapmak, kişisel projelere yoğunlaşmak gibi kendi önceliklerine vermekte. Diğerleri içinde bulundukları finansal sıkıntılar yüzünden işe konsantre olamaz hale gelmişler.
Üstelik bu ruh hali hayatlarının geneline de yansıyor. Örneğin, ilişkilerini de sessiz istifa moduna alıyorlar. Oto pilotta yürüyor birçok ilişki, en az emekle, gittiği yere kadar.
Nereden çıktı sessiz istifa?
Küresel seviyede IK profesyonellerinin çoğu sessiz istifanın kökenlerini pandemiye bağlıyor. Dünyanın hiç beklemediği bir siyah kuğu olayı olan pandemiyle beraber, çalışanlar kendi köşelerine çekildiler. Ya evlerinde inzivaya çekilip sağlıklı kalmaya uğraştılar, ya kendi yakınlarının sağlıklarıyla ilgilendiler, duygusal anlamda yaşadıkları yalnızlık, depresyon, yorgunluk hisleriyle savaştılar.
Birden iş hayatın merkezi olmaktan çıktı, birçok çalışan ‘bir dakika bu böyle gitmez, dünyanın bin bir türlü hali var, benim de yaşamam lazım hayatı her yönüyle’, der oldu. Ve de işten ayrılmadan işini belli bir zaman dilimine, standarda oturtan, eskisi gibi ölesiye çalışmayı bırakan birçokları sessiz istifanın öncüleri haline geldi.
Patronlar sessiz istifaya nasıl tepki vermeli?
Konvansiyonel yaklaşımla, patron işini tam yapmayan çalışanı tutmak istemez, işini yapmayan istifasını vermelidir. İşi ucundan tutan çalışmak istemeyen biri şirketin verimine büyük zararlar verebilir. Çalışanların yönünden bakıldığında ise, sessiz istifa edenlerin iş-yaşam dengesi kurmaya çalıştığı ve işlerini iş saatlerinde bitirip kendi zamanlarından ödün vermek istemedikleri söylenebilir.
Çalışanların sessiz istifa problemi yaşadığını bilmek ve çalışanları tam randımanlı işlerine dönmeleri için stratejiler geliştirmek gerekli. Çalışmak için hepimizin üç motivasyona ihtiyacı var: maaş, deneyim ve misyon. İşverenlerin bu üç motivasyonun yerinde olmasından emin olmaları gerekli ki çalışanların şirketlerine bağlılıkları tam olsun. Maaşta çalışanın emeğinin karşılığını adil bir şekilde alıyor olması esas. Bu adil maaşı da hem role hem de piyasaya göre kıyaslama yaparak adilliğini ayarlamak mümkün. Tabii enflasyonun hızla yükseldiği şartlarda zam oranlarının yerinde ve zamanında yapılması çok önemli. Birçok çalışan için o şirkette çalışarak, öğrenerek, etkileşerek edindikleri deneyim aldıkları para kadar önemli.
Bazı çalışanlar için kurum içinde büyümeleri, belli yeti ve profesyonel gelişim süreçlerini deneyimlemeleri ve takımları içinde belli seviyeye kadar deneyim ve bilgi yolculuğu kariyerlerinin belkemiğini oluşturmakta. Maaş almanın yanında bu öğrenme ve gelişim fırsatları için çalışıyorlar. Bireysel kariyer hedeflerinin yanında çalışanların kurumun misyonuna inanmaları onları kurumla organik bir bağ kurmaya, aidiyet duygusu ve büyük amaca hizmet etmeye itmekte. Çalışan motive olduğu gibi, benzer bağlılık duygusundaki takım arkadaşlarını da motive etmekte ve takım bir bütün olarak misyona ulaşacak değerler yaratmanın peşinden gitmekte.
İşverenlerin bu üç motivatörün yerinde olduğundan emin olması gerekli. Çalışanlara şirketin verebileceği en değerli kaynak zaman. Dinlemek, anlamak ve çalışma deneyimini en iyi şekilde götürmek için IK ve yöneticiler çalışanlara zaman ayırmalı. Sessizce işini rölantiye almış çalışanlar nasıl yeniden full kapasite çalışmaya döner? Belki de ilk iş, işverenin çalışanları için elinden geleni yapması, o zaman benzer bir karşılığı çalışandan beklemesidir. Çalışanların verimliliğe katkı sağladığı bir seneye.