Deprem Bölgesine İnovatif Çözümler
Chaitenya Razdan Şubat 2014’te kanser hastası yakınını hastanede ziyaret ettiğinde, kemoterapi hastalarının çoğunun kollarına çorap giydiğini görmüş. Kesilen tüp çoraplar hastaların merkezi kateter hatlarını yerinde tutmaları için kullanılan pratik bir yöntemdir. Perilerden yerleştirilen santral kateter tipik olarak kemoterapi gibi doğrudan hastanın kalbine iletilmesi gereken ilaçlarda kol damarlarından geçer. Bu hatlar yerinden oynarsa, enfeksiyon ve kan pıhtılaşması riski doğar. İnc dergisinin haberine göre, böyle önemli risklerin olduğunu öğrenince, Care+Wear’in CEO’su Razdan antimikrobiyal perilerden yerleştirilen santral kateter kılıfları geliştirmek üzere, Amerika’nın en prestijli tıp fakültelerinden Johns Hopkins ile Virginia Üniversitesi’yle ortaklık yapmış ve kendi yakınına ziyaretinde gözlemlediği ihtiyacı kemoterapi hastalarının güvenle kullanabileceği bir medikal ürünle gidermeyi başarmıştır. Bugün Razdan’ın girişimi tarafından üretilen periferden yerleştirilen kateter kılıfları 90 hastanede ve yaklaşık 1000 CVS eczanesinde satılmakta.
Razdan gibi birçok girişimci iş fikirlerini kendi yaşadıkları veya şahit oldukları bir problemi çözmek üzere çıktıkları yolda keşfederler. Bu süreç başarılı girişim hikayelerinde hep rastlantılarla ve kişinin o alana duyduğu ilgiyle eşleştirilir ancak kafaya takılan problemi çözmek esas amaçtır.
Depremi bizzat yaşamış veya deprem bölgesine yardıma gitmiş herkes birer girişimci adayı konumunda. Acil çözüm gerektiren birçok problem var. Türk insanı pragmatik bir şekilde problemlerle karşılaştıkça, elindeki imkanlarla çözmeye çalışıyor. Akut; çözümler getirmek, günü kurtarmak için en iyi yoldur ancak sistematik çözümler bulunmazsa sürdürülebilirliği sağlamak ve bölgenin yaşam şartlarını iyileştirmek zor. Kişiler kendi bilgi, deneyim ve yetileri doğrultusunda, birer girişimci şapkası takarak problemlere çözümler geliştirebilir.
İnnovation Origins web sitesinde deprem inovasyonları üzerine yayınlanan makalede üç teknolojik inovasyon öne çıkıyor: deprem erken uyarı sistemleri, hasarlı bina tespiti ve uzaktan izlenmesi, enkaz altındaki kişilere hızlı ulaşım.
Erken Uyarı Sistemi
University College London ve European Center for Training and Research in Earthquake Engineering (EUCENTRE) araştırmacıları deprem için bir erken uyarı sistemi üzerinde çalışmaktalar. Sistem, gerçek zamanlı deprem tespiti için sensör ağları ve matematiksel modellerden oluşmakta. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde test edilen ve geliştirilmeye devam edilen sistem, depremden 10 saniye önce uyarı verilebiliyor. Deprem uyarılarının her zaman doğru olmadığı bu erken uyarı sistemi üzerinde geliştirme çalışmaları devam etmekte. Erken uyarı süresi çok kısa olmakla beraber, kişinin yakınında korunaklı bir yerde dizüstü çöküp, cenin pozisyonunda kapanarak başını ve boynunu korumasını mümkün kılabilir.
Hasarlı Bina Tespiti
Groningen depremini yaşayan iki girişimci, hasarlı binaların hemen deprem akabinde hasarlarını saptamak ve zaman içerisinde bu hasarları gözlemlemek için dijital sensör teknolojileri sağlayan StabiAlert şirketini kurmuş. Dijital sensörler yapıların titreşimlerini izlemekte ve analiz etmekte ve deprem sırasında oluşan çatlakları uzaktan yıllarca ölçebilmekte. Kurucu Arsen Miedema sistemi basit bir dille şöyle anlatmış: “Mıknatısın üzerine birkaç manyetik sensör yerleştirilmiş bir dijital sensör sistemi özünde StabiAlert. Matematiksel algoritmalar kullanılarak bir çatlağın 3D hareketi üç vektör yardımıyla hesaplanmakta. Sensör verileri saatte bir kez bir uygulamaya göndermekte ve herhangi bir değişiklik olup olmadığı analiz edilip uygulama aracılığıyla uyarı olarak iletilmekte.
Enkaz altında kalan insanlara yardım etme
Depremlerden hemen sonra, enkaz altında kalan insanları bulmak ve kurtarmak zamanla yarışmak anlamına geliyor. Kurtarma ekiplerinin deprem bölgesindeki durum hakkında daha iyi ve daha doğru bilgi edinmeleri için, uluslararası bilim adamları “Çöken Binalarda Enkaz Altında Kişileri Bulma Sensör Sistemleri” (SORTIE) araştırma projesi kapsamında çalışmakta. Proje, bir drona bağlı modüler bir sensör sisteminden oluşmakta.
Henüz geliştirilmekte olan bu teknolojide, dört farklı sensör paketi drona bağlanabilmekte. Bir sensör, enkaz altındaki kişilerin nefes hareketlerini tespit etmek için bir ‘biyoradar’ görevi görmekte, ikinci sensör ‘cep telefonu konumunu tespit etmekte, üçüncü, uzaktan patlayıcı hava karışımlarının tespiti için ‘lazer gaz ölçümü’ yapmakta ve de dördüncü sensör ‘enkaz yapı analizi’ yapmakta. Tüm bu bilgiler sayesinde, hem kurtarma çalışmalarının hızı ve etkinliği artabilecek, hem de daha fazla can kaybı ve yaralanmaların önüne geçilebilecek.
Sevgili girişimciler, deprem bölgesi problemlerini çözmek için harekete geçin. Çözümünüz depremzedelerin yaşamını iyileştirsin, bölgeye katkı sağlasın.