Kendini Başarıya İnandırmak Başarı Getirir
Yeni iş fikriyle yola çıkan bir girişimcinin fikrini anlattığı bir sunuma hiç katıldınız mı? Yeni doğmuş bebeği olan bir annenin sevgisi ve heyecanı ile anlatır iş fikrini. Daha önce kimsenin bebeği olmamış, bu bebeğin eşi benzeri dünyada yokmuş gibi. Tüm benliğiyle inanır o iş fikrinin çok önemli bir problemi çözeceğine, büyük bir ihtiyaca cevap vereceğine. Fikri nasıl hayata geçireceğinden emin olmasa bile, yatırımcı bulmazsa birkaç ay sonra nakiti kalmayacağını bilse de, en ufak bir şüpheye yer verme. İnanır. Kendine, fikrine, fikrinin eninde sonunda başarılı olacağına ve dünyayı iyi yönde değiştireceğine.
Girişimcilik okullarında sıklıkla konuşulan ve girişimcilerin hikayelerinde büyük ölçüde yer alan bir klişe vardır: “Fake it till you make it.” En yakın çevirisi yapana kadar yapabiliyormuş taklidi yap.
Girişimci olarak rolünüz inandığınız fikre inandırmak değil, yatırımcıların para koymak isteyecekleri bir iş modeli ve bu modeli gerçekleştireceğine bir takım oluşturduğunuza inandırmaktır. Ancak size ve iş modelinize inanan yatırımcılar ile beraber bir ürün yaratabilir, pazarlamasına ve yetenek gücüne yatırım yapabilirsiniz. Yatırımcılara müşterilerin sizin ürününüzü kullanacağına, aydan aya daha fazla müşterinin ürün ve hizmetlerinizi kullanmak isteyeceğine, yani potansiyel ve sürdürülebilir bir büyüme göstereceğinize ikna etmeniz gerekir.
Dolayısıyla, birçok girişimci potansiyel müşterilerinin sayısını abartma yoluna gider veya henüz tam olarak geliştirmedikleri teknolojilerinin yapabilirliklerini abartılı bir şekilde anlatır. Amacı, karşısındaki yatırımcıyı ikna etmek ve aldığı yatırım ile hızla ürünü geliştirmektir. Göç yolda düzülür. Problemler bir bir işler ilerledikçe ortaya çıkacak ve gene bir bir giderilecektir. Girişimci işe başlar başlamaz tüm problemleri çözmeye kalksa, o işin altından kalkamayacağını düşünüp iş fikrinden vazgeçecektir. Herşey bir hayalle başlar ve azimli çalışmayla problemler önümüze çıktıkça çözülür.
Yapabiliyormuş gibi görünmek yeni bir işe giren kişinin o işi yapmak için gereken kendine güven ve yeti bütününe de sahipmiş gibi davranması anlamına gelebilir. Burada altını çizmem gereken, kişinin mühendis değilken, mühendis olduğunu özgeçmişine yazması ve mühendislik projelerini yönetmek üzere aday olmasından bahsedilmiyor pek tabii ki. Kişinin işte öğrenebileceği yetileri ve deneyimi henüz çok az deneyime sahipken o işi layıkıyla yapabileceği güvenini kendine ve karşısındakine hissettirmek sözü edilen. Böylece, kişi işe başladıktan kısa süre sonra gerçekten gerekli bilgi ve deneyime kavuşacak ve gerçek güvene sahip olacak.
Psikoterapi uzmanları bu yapabiliyormuş gibi yapma stratejisini kim olduğunu değiştirmekten çok, sonuç odaklı davranışını değiştirmek olarak niteliyorlar. Örneğin, işte performansınızı – satış sonuçlarınızı – %10 arttırmak istiyorsunuz. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Başarılı iş arkadaşlarını gözlemleyerek ve onların verimli çalışmalarını sağlayan davranışlarını taklit ederek. Pek tabii ki onların her davranışları sizin iş yapış biçiminize %100 uymayacaktır ancak emin olun ki başarılardan çıkarılacak dersler bulacak, basit değişikliklerle performansınızı arttırmanın yollarını kendinize uygun yeni stratejiler geliştirerek bulacaksınız.
Tüm bu “fake it till you make it” stratejileri bana Shane Anchor’ın Mutluluk Avantajı kitabını hatırlatıyor. 2010 yılında yayınladığı kitabında Anchor pozitif psikolojiyi mutluluk ve başarı arasında somut ilişkiler kurarak gözler önüne sermişti. Kitabı birçoğunuz sabah kalktığınızda içinizden gelmese de yüzünüz gülsün, başta zorlama olarak gülümseseniz bile, bir süre sonra bu doğal bir davranış haline gelecektir ve yaşama pozitif yaklaşmanızı sağlayacaktır. Bu basit gülümseme rutininin ardında mutluluğun başarının sonucu değil, başarının öncüsü olması felsefesi var. Pozitif bir düşünce tarzının benimsenmesiyle ve o ana odaklanmakla, kişi mutluluğun avantajını kullanarak yaptığı işte daha iyi performans, verimlilik ve azimlilik gösterebiliyor.
Anchor pozitif düşünceyi kaldıraç görevi gören ve fırsatlara odaklanmak için negatifleri (çıkan engelleri) ortadan kaldıran bir araç olarak kullanmakta. Her zaman yapmakta olduğumuz patern halini almış rutinlere takılmaktan kurtulup pozitif düşünce ve deneyim paternleri oluşturmaya odaklanmanın yararlarını vurguluyor. Bu sayede, kişinin perspektifi fırsatları ve yapabilirlikleri görür, tehdit ve engelleri arka plana koyar hale geliyor. Pozitif daha yakın ve büyük, negatif uzak ve silik oluyor.
Mutluluk avantajını uygulama yöntemi ise, küçük başlayıp zaman içinde üstüne koyarak büyümek yönünde. Sıkılmadan, yorulmadan, yapamayacağın bir yükün altına girmeden. Küçük amaç ve hedeflere odaklanarak bir işe başlamak insanı daha hızlı harekete geçirir ve sonuç almayı daha ulaşılır ve yönetilebilir hale getirir. Sonuç olarak, kişi ufak da olsa mesafe kaydettiğini görür ve kendine güveni artar. Küçük zaferler birikerek ivmelenir ve bir momentum kazandırır ve daha büyük amaçlara erişmemiz için güç ve cesaret toplamamızı sağlar.
Bu küçükten büyüğe giden hedefleri gerçekleştirirken bir diğer önemli faktör yakın çevremize aldığımız kişilerdir. Bu kişilerin pozitif olması Anchor’ın pozitif avantajının kaydadeğer bir parçasını oluşturur. Pozitif ilişkiler kurmak ve bu ilişkileri güçlendirmek mutluluğa mutluluk katar ve de başarınızın pekişmesine sağlar. Sizi destekleyen kişilerden oluşan bir network sizin aidiyet duygunuzu çoğalttığı gibi, sizin daha da başarılı olmanız için ekstra bir motivasyon olur.
Başarılı insan başarıya ulaştığında kendine inancı tamdır. Geriye dönük baktığında da, çoğu zaman kendine ve yapmayı hedeflediği işe inandığını söyler. Bazen yola inanıyormuş gibi, mutluymuş gibi başlar ancak sonunda inancı, mutluluğu ve başarısı gerçek olur.
Anthony Hopkins’in Youtube’da yayınladığı kısa videolarından birinde, inanın diyor, ne yapmak istiyorsanız, yapacağınıza inanın. Öyle ki inanmıyorsanız bile inanın. Bir tür inanma oyunu oynayın. İnanıyormuş gibi davranın. Başarmaya inanmak veya inanıyormuş gibi yapmak en büyük gücünüzdür. Göreceksiniz o yapmayı istediğiniz şey olacak. İnanın.