İŞ YAŞAM DENGESİ – ANNELER İÇİN MÜMKÜN MÜ?
İŞ YAŞAM DENGESİ – ANNELER İÇİN MÜMKÜN MÜ?
Yazar: Ela Erozan Gürsel
Çalışan anne misiniz? Yoksa kariyeriniz bebeğinizi kucağınıza aldığınız gün noktalandı mı? Ya da siyah beyaz gibi keskin bir karar olmadı mı sizinki: Önce yarı zamanlı işe döndünüz sonra yavaş yavaş tam hızla çalışmaya devam ettiniz? Yıllar önce verdiğiniz çalışan anne olma kararı gerçekten bir seçim miydi sizin için? Yoksa maddi sebeplerden dolayı bir zorunluluk mu? Anne olmak ister ev hanımı ister profesyonel iş kadını olun yepyeni sorumlulukları ve çocuğun öncelikli olduğu bir yaşam tarzını beraberinde getiriyor.
Bebeği doğar doğmaz kadının yaşamı tamamen değişiyor. Bu değişim anne olarak tamamen ona muhtaç olan küçücük bir bebeğin ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı değil. Bu yeni rolünü iş, karı-koca, sosyal çevreyle olan ilişkileriyle en iyi şekilde dengeleyen ayarı tutturmak annenin en büyük zorluğu haline geliyor. Hayatının büyük bir kısmını kaplayan iş, ihtiyaçlara göre yeniden tanımlanıyor. Doğum öncesi temposuna geri dönmek için bakıcı, anneanne opsiyonları gözden geçiriliyor, finansal anlamda zorunluluk yoksa, işe 6 aydan birkaç seneye ara veriliyor, veya çalışma saatlerine ve ortamına esneklik getiren evden çalışma gibi alternatifler gözden geçiriliyor.
Evde karar alan anne işte geri planda
Birkaç hafta önce açıklanan University of California’nın Berkeley kampüsünde gerçekleştirilen çalışmanın sonuçlarına göre, kendi evlerinde lider rolünde olan anneler işte benzer liderlik pozisyonlarında bulunmak konusunda daha az istekliler. Çalışmaya göre, evde aldıkları sorumluluklar çalışan anneleri yeterli ölçüde tatmin ettiğinden, profesyonel anlamda terfi, yönetici pozisyonlarında görev alma konusuna özel bir ilgi veya enerji harcamıyorlar.
Evle ilgili konularda karar veren kişi olmak hem kadın hem de erkek için önemli ancak çalışmanın cinsiyetler arası belirlediği en büyük fark: bu karar verme gücünün kadının kariyer hedeflerine olan etkisi. Evde karar verici olmak erkeklerin profesyonel hırslarına herhangi bir etki etmiyor. Araştırmacılar kadın-erkek eşitliği alanında yıllardır süren çabalara rağmen, kadınların çocuk büyütme, ev işleri ve ev ekonomisi gibi konulara, erkeklerin ise mesleki uzmanlık alanlarına yoğunlaştığını ortaya çıkarıyor. Bunun doğal bir sonucu ise, kadının işteki terfiye çekimser yaklaşması veya yarı zamanlı işe razı olması olabiliyor.
Çalışan anne iş ve yaşam arasında bocalıyor…
Amacı işverenleri daha aile odaklı hale getirerek kadını işgücünde tutmak olan Working Mother Research Institute’nin yeni anketi bugünün çalışan annesinin iş yaşam dengesini korumak için nasıl seçimler yaptığını inceliyor. Daha da önemlisi bu seçimlerin arkasındaki nedenleri…
Amerika genelinde 3700 kadının katıldığı çalışmada, iş ve yaşam arasında büyük kopukluk olduğu görülüyor. Kadınların istedikleri ve yaptıkları birbirinden tamamen farklı. Çoğunlukla şartlar gereği istediklerinden vazgeçip veya erteleyip başka alternatifleri kabul etmek zorunda kalıyorlar. Bebeği olduktan sonra evde kalmayı seçen kariyer odaklı kadınların %52’si işgücüne dönmek istiyor. Hâlihazırda çalışan annelerin ise %71’i işlerini sadece para kazanmak için yaptıkları bir şey olarak görüyor. Yani, işverenlerin önünde çözmeleri gereken iki büyük problem var: 1. Kariyerlerine geri dönmek isteyen anneleri yetenek havuzuna dâhil etmek ve 2. Hâlihazırda çalışan annelerin işi finansal bir kaynağın ötesinde görmelerini sağlamak, yaptıkları işi benimsetmek.
Çalışan annenin önceliği nedir? Para kazanmak mı, kariyer mi?
Sırf ikinci maaşa ihtiyaç duyduğu için çalışmaya devam eden anneler olduğu gibi, kariyerine tutkuyla bağlı işini seven profesyonel kimliğini hiçbir zaman bir kenara bırakmak istemeyen anneler de var. Çalışmada kariyer sahibi olduklarını söyleyen anneler işlerinin değerli olduğunu, iş arkadaşlarının kendi görüşlerine saygı duyduklarını ve de evde eşlerinin kendilerine daha çok değer verdiğini belirtmekte. Çalışmaya katılan kariyer sahibi annelerin üçte biri işverenleri için çalışmaktan gurur duyuyor ve çevrelerindekilere iş yerini tavsiye ediyor.
Kariyer kazandığın maaşla değil, kafa yapısıyla ilgili
Çalışmanın önemli bulgularından biri çalışan annelerin kariyerin parayla ilgi olmadığını net bir şekilde ortaya koymalarında: Kariyer kazandığın maaşla değil, kafa yapısıyla ilgili. Kariyerin çalışan anneler için ne anlama geldiğini anlamak için çalışma esnasında çeşitli sorular yöneltilmiş: Rol modelleriniz kim? Nasıl çalışma saatlerini tercih edersiniz? İşinizde ve genel olarak yaşamınızda neler yüzünden stres yaşıyorsunuz? Çalışan annelerin sorulara verdiği cevaplar alışılagelmişin dışında: Örneğin, çalışmayan anneler çalışan annelere göre kendilerini toplumdan dışlanmış hissediyor. Diğer yandan, çalışan anneler evlerinin temizliğiyle ilgili ve aileleriyle geçirdikleri kısıtlı zamanla ilgili suçluluk duyuyor.
Kariyer odaklı çalışan annelerle finansal ihtiyaçları gidermek için çalışan anneler arasında büyük farklar var. Olumlu kariyer deneyimleri ev hayatına aile ilişkilerine de yansıyor. Çalışan anneler gelecek nesil kadınlara çalışma ve ev yaşamını dengede tutma konusunda örnek oluyor, öncelikleri belirlemede model teşkil ediyor. Üstelik olumlu yönler sadece kişisel düzeyde kadınların yaşamını etkilemiyor, şirketin çalışan bağlılığını ve üretkenliğini de yakından ilgilendiriyor. Örneğin, kariyer odaklı çalışan anneler maaş odaklı annelere göre daha uzun saatler çalışmaktan çekinmiyor.
Çalışma sonuçlarında yorumlarına yer verilen Ernst & Young’ın Amerika IK ve Operasyon Direktörü Jeffrey D. Merrifield’e göre, bağlılığı yüksek çalışanları hafife almamak gerek. Mantık basit; bağlılığı yüksek, işi benimseyen takımlar daha iyi çözümler getiriyor. İşinde başarılı oldukça kişilerin işten aldığı zevk artıyor, müşterilerinin ihtiyaçlarını daha iyi saptamaya daha iyi hizmet vermeye odaklanıyor ve şirketin vazgeçilmez elemanlarından oluyorlar. Tam bir kazan-kazan durumu oluyor. İşveren çalışanından, çalışan işinden, müşteri aldığı hizmetten memnun kalıyor…
Çocuk da yaparım kariyer de… suçluluk duyarak
Suçluluk duygusu kendi kendimize koyduğumuz en etkili engellerden. Çalışan annelerin en büyük suçluluk duygusu çocuklarına yeterince zaman ayıramamak. Evin ve mutfağın kirli olması da çalışan annenin ikinci büyük sıkıntısı.
Ev hanımı anneler ise, ev bütçesine katkıda bulunamadıklarından suçluluk duyuyor. Çalışmada bu suçluluk duygusu nereden kaynaklanıyor, kim sizi yargılıyor diye sorduklarında, çoğu annenin cevabı aynı: ‘İçlerindeki o küçük ses en büyük eleştirmenleri.’ Çalışsa da çalışmasa da annelerin ortak problemleri eşleriyle yeterince başbaşa kalamamak. Çalışan anne uzun saatler işte çalıştıktan sonra evine çocuklarının yanına koşuyor yemek, ev işi derken kısa süre çocuklarını gördükten sonra yorgun argın günü bitiriyor. Eşiyle yapılması gereken işler, faturalar, çocukların okulundan başka şeyler konuşmaya çoğu akşam zamanı olmuyor. Çift olarak bir akşam yemeğine çıkmak, sinemaya gitmek veya başka çiftlerle sosyalleşmek kırk yılda bir mümkün oluyor. Sonuçta, karı kocanın evlilikten aldığı tatmin azalıyor ve ilişki mekanikleşiyor.
Kendime hiç zaman ayıramıyorum
Son dönemin deyimiyle 25 yeni 40. Yani, kadının genç kalabilmesi için kendine çok iyi bakması gerekiyor. Gençlik bir kere gitti mi geri gelmiyor bu da kadınları gençliklerini kaybetmemeleri için inanılmaz bir strese sokuyor. Kadın her zaman sağlıklı, ince ve bakımlı olmalı. Çalışma sonuçlarına göre, çalışan kadınların %48’i, ev hanımı annelerin ise %42’si kendine zaman ayıramamaktan şikâyetçi. Fortune 100 şirketinde çalışan anneler bu konuda biraz daha şanslı. Çalışanlarının motivasyonunu arttırmak için şirketler dişçi, doktor, jimnastik, gıda alışverişinin eve teslim edilmesi gibi konularda çalışan annelere destek veriyor. Bu sayede çalışan anne işe kısacık aralar vererek kendi ihtiyaçlarını giderebiliyor, sağlığıyla ilgili sorunları ertelemeden gideriyor.
İşe alımda kadına pozitif ayrımcılık erkeğe yarıyor
Datassist Genel Müdürü Ayşe Nazmiye Uça‘ya çalışan annelerin iş ve aile yaşamlarını dengelemeleri için neler yapılabileceğini sorduk. Uça bu konuda evrensel bir çelişki yaşandığını vurguladı. ‘Çocukların ulusun ve ekonomilerin geleceği olduğu kuşkusuz. Tüm dünyada çalışan annelerin sayısı hızla arttığına göre, yönetimlerin çalışan anneler için pozitif ayrımcılık yapması kaçınılmaz bir zorunluluk. Ancak çalışan annelere esneklik ve kolaylık getiren iyileştirmeler çoğu zaman kadının aleyhine işliyor. Annelik ve hamilelik şartlarını iyileştirmek üzere İş ve Sosyal Güvenlik Kanununda yapılan değişiklikler kadınların erkeklerle rekabet etmesini zorlaştırıyor. Örneğin, işe alımda genç kıza evlenip evlenmeyeceği, evli kadına ise, çocuk yapıp yapmayacağı açıkça soruluyor. Kadınlar istedikleri işi kaçırmamak için ‘önümüzdeki 2 yıl çocuk yapmayı düşünmüyorum’ ya da ‘evlilik benim için çok uzak, ben işimle evliyim’ gibi söylemlerde bulunmak zorunda kalıyorlar. Buna rağmen, benzer niteliklerde bir kadın bir erkek aday işe alım sürecinin sonuna geldiyse, şirket çoğu zaman tercihini erkek adaydan yana kullanıyor. Dolayısıyla, çalışma şartlarında annelere yapılan iyileştirmelerin dozunun iyi ayarlanması şart. Diğer yandan babaların çocuk bakımında daha çok söz sahibi olmaları yasalar nezdinde de teşvik edilmeli. Bu sayede şartlar elverdiğince çocuk bakımının eşit paylaşımı mümkün olabilir ve profesyonel yaşamda kadınların üzerinde kambur gibi duran ‘çocuklu kadın imajı’ zaman içinde silinebilir. Unutmamak gerek bugün babaların çoğu çocuklarıyla yakın olmak, onların yetiştirilmesinde bilfiil rol oynamak istiyor. Bilinçli ve istekli yeni nesil babaları desteklemek gerekli.’
Başarılı çalışan annelerin çocukları yalnızlık çekiyor
Uça’nın uzun yıllar çalışan bir anne kimliğiyle yöneticilik ve patronluk deneyimlerinden yola çıkarak geliştirdiği önerileri dikkate değer. Uça çalışan annenin durumunu en iyi anlayan ve anlatanlardan. Çocuk yapmak için kariyerinde belli bir noktaya gelmeyi beklemiş, kendini finansal açıdan hazır hissettiğinde anne olmuş. Kızı Zeynep Öykü 6 aylıkken 7/24 çalışan bir sektörün finans direktörlüğüne terfi etmiş. İşi bazı geceler başka şehirlere gitmesini ve ani denetim ekiplerini yönetmesini gerektiriyormuş. Uluslararası seyahatler de işinin doğal bir parçasıymış. İşi kabul ettiğinde saat 19.00’dan sonra çalışmama sözü almış ancak ilk iş günü eve gece yarısı gitmek zorunda kalarak bu sözün sözde kalacağını anlamış. Kızı 7-8 yaşına gelene kadar çok yoğun çalışmış, kızı bakıcılar ve anneanne ile büyümüş, babası destek olmuş. Kızı 10 -11 yaşındayken akşamları onu yalnız bırakmama kararı almış ve akşam hiçbir etkinliğe katılmamış. Bu sayede ergenlik dönemini beraber atlatmışlar. Kızının çocukluğunda çok yalnızlık çektiğini, kendini mutsuz hissettiğini geriye dönük konuştuklarında öğrenmiş. Bir yandan annesinin güçlü karakterini örnek almaktan gurur duyan Zeynep Öykü, diğer yandan kendi çocuğunu yalnız bırakmamak için iş kadını yerine sanatçı olmayı tercih etmiş. Bugün Uça’nın kızı Zeynep Öykü başarılı bir arp sanatçısı.
İşverenler çalışan anneler için ne yapmalı?
İşverenler her yaştan kadının işgücünde kalmasını sağlamak ve değerli yeteneklerini şirketlerine kazandırmak için çeşitli kolaylıkları hayata geçirmeliler.
Working Mother Research Institute’nin önerileri şöyle:
– Güvene dayalı bir şirket kültürü geliştirin
Çalışanları şirkete bağlayan en önemli etken ‘güven.’ Kurumun gittiği yöne, beraber çalışılan insanların yetkinliklerine, doğru karar alma yetilerine ve yöneticilerin çalışanlarına adil davranacağına dair güven. Başarının vazgeçilmezlerinden güven. İki ortak birbirine güvenmiyorsa o işin başarılı olması imkansız. Beraber çalıştığı insanlara güven duyan insan açıklıkla fikirlerinden bahsedebilir, soru sorabilir, görüş alışverişi yapabilir, problemleri dile getirebilir. Güven aynı zamanda iş yapış biçimini hatta mekanını da etkiler. İşi zamanında teslim ettikten sonra, çalışanın bilfiil işe gelip gelmemesi önemini yitirir. Eğer çalışan anne sabah çocuklarıyla bir saat kreşte veya oyun grubunda zaman geçirmek istiyorsa, bunu sabah daha erken kalkıp işini tamamlayarak kimseye hesap vermeden yapabilir. Örneğin, Best Buy’ın ROWE (Result-Oriented Work Environment) adını verdiği program çalışanlarının istedikleri zaman ve yerde çalışmalarına izin veriyor. İşlerini yaptıktan sonra ister evde, iste kreşte, ister cafe’de çalışma özgürlükleri var. Bu program sayesinde son dönemde Besy Buy’ın üretkenliği artmış ve çalışanların işten ayrılma oranı düşmüş.
– Aile odaklı olun
Şirketlerin aile yaşamına saygı gösteren programlar uygulaması uzun zamandır gündemde. Aile yaşamına destek veren politikaları sayesinde, şirket ihtiyaç duyduğu yetenekleri bünyesine dahil edebiliyor ve annelerin şirkette uzun yıllar çalışmasını sağlıyor.
– Esneklik sağlayın
Esnek çalışma düzeni çalışan anneler için paralı annelik izni veya kreş yardımı kadar önemli. Örneğin, çocukları okula yollarken uğurlamak ve okul çıkışında karşılamak birçok annenin önceliklerinden. Danimarka markası LEGO Amerikalı çalışanlarının işe sabah 7.30 ila 9 arası başlamasına izin veriyor, başlangıç saatine göre de mesai saatlerini bitiriyorlar.
– Hastalık izninin hasta çocuklar için kullanılmasına izin verin
Annelerin çocukları hasta olduğunda işe konsantre olmaları zor. Üstelik kreşe giden çocuğa evde bakacak kimse yoksa, problem sadece konsantrasyon değil çocuğa kim bakacak endişesi hatta çaresizliğine dönüşüyor. Anneyi şirketi arayıp kendisini iyi hissetmediği yalanını söylemeye itmek yerine, çocuğunun hasta olduğunu söyleyerek hastalık izinlerinden kullanması annenin yaşamını büyük oranda kolaylaştıracaktır.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 29.01.2013 tarihinde yayınlanmıştır.