GELECEĞİN OFİSLERİ NASIL OLACAK?
GELECEĞİN OFİSLERİ NASIL OLACAK?
Yazar: Ela Erozan Gürsel
Gelin beraber bir zaman yolculuğuna çıkalım. 20 yıl öncesinde uluslararası bir firmanın ofisini ziyaret edelim. Geniş ofislerde tek tek müdürler, çalışanlar ise bölmelerle ayrılmış birkaç kişilik gruplar halinde farklı odalarda oturuyorlar. Masaların üzeri kağıt yığınları, bilgisayarlar daktilo, kayıt tutma veya hesap yapma amaçlı kullanılıyor. Çalışanlar arası ilişkilerden as üst ilişkilerinin çok daha belirgin, kıdemli çalışan olmanın çok daha önemli olduğu hissediliyor.
Şimdi bu hayali yolculuğunuzda hayali bir çalışana sorun, 20 yıl sonra çalışma ortamı nasıl olacak, bırakın hayal etsin. Ne kadar ileri görüşlü biriyle karşılaşsanız da adeta sihirli bir küreye benzeyen interneti hayal etmesini bekleyemezsiniz, hertürlü bilginin aktığı kişilerin ikincil üçüncül sosyal kimlikler yarattığı alternatif bir evren. E-mail’le, twitter, facebook’la, akıllı telefon uygulamalarıyla tüm dünyanın biraraya geldiği, iş yapmak için mekanın ve zamanın anlamını tam anlamıyla yitirdiği bir çalışma ortamı… Kim hayal edebilirdi ki?
Bugün de 20 yıl sonrasında bizi nasıl bir çalışma ortamının beklediğini hayal etmemiz belki en az 20 yıl öncesi kadar zor. Ancak teknolojiyle çalışmanın dönüşümüne canlı canlı şahit oluyoruz. İş yapmak artık ofis alanlarına sıkışmıyor hatta hiçbir alana hapsolmuyor, otobüste, trende, uçakta, evde, garajda, bahçede… bilgisayarımız çalıştığı, internete bağlanabildiğimiz ve cep telefonumuzun çektiği her yerde mümkün çalışmamız. Bilgi saklamanın yerini bilgi paylaşmanın aldığı, uzmanlardan destek almanın standart bir uygulama olduğu, işi daha esnek şartlarda ancak daha ileri yaşlara dek yapmanın benimsendiği bir düzene doğru ilerliyoruz.
Gelecekte nasıl iş yapacağız?
Fast Company’nin online dergilerinden Co. Exist’in kıdemli editörü Ariel Schwartz geleceğin iş ortamını ve iş yapış biçimlerini inovasyon üzerine güncel yazılar yazılan Amerika menşeili blog PSFK’in 138 sayfalık yeni yayınlanan raporunun verileri doğrultusunda değerlendiriyor.
– Startup eğitimi ve yetenek pazarları
PSFK üniversite öğrencilerinin yeni girişimlerle eşleştirileceği eğitim programlarının hayata geçirileceğini öngörüyor. Bu sayede, öğrenciler henüz mezun olmadan ilgilendikleri işlerde deneyim kazanacaklar, çalışacakları şirketteki programları etkin bir şekilde kullanabilir hale gelecekler. Eğitimler sadece işi işte öğrenme şeklinde değil, öğrencilere sanal ortamda erişim hakkı verilen dokuman ve videoların paylaşımıyla çok yönlü bir süreç haline getirilecek. Şirketler doğru çalışanları işe almak için öğrencilerin yeteneklerini sergileyen sosyal medya sitelerinden kendi ihtiyaçlarına uygun yetenekleri belirleyebilecekler. Sonuçta, doğru işveren ve çalışan eşleşmesi ile verimli bir çalışma ilişkisinin kurulabilecek.
– Ofis Geribildirim Kültürü
PSFK sürekli hata yapan sonunda kovulunca neden kovulduğunu birtürlü anlamayan çalışan türünün tükeneceğine inanıyor çünkü yeni iş ortamı sürekli geribildirim almaya ve vermeye odaklı bir çalışma prensibiyle yürüyecek. Foursquare’de nerede olduğunuzu ‘check-in’ yapar gibi, kişiler ve performansları hakkında anında yorum yapabileceğiniz sistemler devreye girecek.
– Not alan çalışanlar
Öğrencilik günlerine geri döner gibi kırık veya geçer not alacağınız hatta teşekkür veya takdirnameye layık görüleceğiniz günler çok uzak değil gibi… Notlarınızı patronlar değil, beraber çalıştığınız arkadaşlarınız verecek. Her çalışma sonunda not alacak, başarılı ve eksik yönlerinizi göreceksiniz. Tabii sırf siz değil, şirketteki herkes ne kadar iyi çalıştığınızı, arkadaşlarınızla uyumunuzu, liderlik vasıflarınızı görecek. Başarılarınız doğrultusunda iş çevrenizde prestij edineceksiniz.
– Sosyal iletişim artacak
Uzaktan çalışmanın daha da önem kazanacağı yakın gelecekte uzaktan çalışmayı kolaylaştıran araçlar da daha sofistike sistemler haline gelecek. Yammer, Instant Messenger, Dropbox ve Google Docs gibi araçlar iş yaşamımızda daha da sağlam bir yere sahip olacak. Şirketler arası ortak projelerde çalışmayı kolaylaştıran Shift gibi araçlar önem kazanacak, doküman paylaşımını sağlayan mobil uygulamaların kullanımı yaygınlaşacak.
– Videokonferans gelişecek
Ofis dışı çalışma arttıkça toplantılar telekonferans yoluyla yapılacak, kaliteli kameralar, ses düzenleri, projeksiyon araçları önem kazanacak. Ses ve görüntü kalitesini uygun fiyatlara sağlayan uygulamalar küçükten büyüğe birçok şirketin ve profesyonelin gereksinimini karşılayacak.
– Sağlıklı çalışma için ergonomik tasarımlar geliştirilecek
Uzun saatler çalışmak birçoğumuzun gündelik düzeninin bir parçası. Uzun saatler oturarak çalışmak ise kaçınılmaz. Oturmanın yani uzun süre hareketsiz kalmanın sağlığımıza etkileri tartışılmaya devam ediyor. Birçok doktor oturmanın zararını vurgulamak için sağlığa oluşturduğu potansiyel riskleri sigara içmekle kıyaslıyor. Bu alanda da sandalye bazlı egzersiz aletleri, koşu bandı şeklinde çalışma masası gibi çeşitli inovatif tasarımlar üzerinde çalışılıyor.
TED Konferansında Gündem:
Çalışmanın Değişen Doğası
Linkedin editörü Chip Cutter Linkedin’de paylaştığı yazısında geçtiğimiz hafta gerçekleşen TED konferansında konuşmacıların farklı yönleriyle tartıştığı geleceğin çalışma düzenine dair ilginç çıkarımlarını aktarıyor. Birçok TED konuşmacısı çalışmanın doğasının değişmekte olduğu konusunda birleşiyor. Bir zamanlar stabil kabul edilen işler bugünün teknolojisiyle etkisini yitiriyor, farklılaşıyor veya kayboluyor. Eğitimcilerin ve hukukçuların önündeki en zorlu sınav bu değişimlere nasıl ayak uydurulması gerektiğini saptamak ve gerekli düzenlemeleri yapmak.
Cutter’ın TED konferansı konuşmalarından yarının çalışma ortamını hazırlamak için gerekenleri 5 maddede özetliyor:
1. Emeklilik yaşını arttırmanın zamanı geldi.
Ekonomist Robert J. Gordon’un dediği gibi, ekonominin düzelmesi için emeklilik yaşının ortalama ömür uzunluğu arttığı ölçüde arttırılması gerekli. Amerikalılar zaten uzun saatler çalışmaya alışıklar. Boston College’daki Emeklilik Araştırma Merkezi verilerine göre, son 20 yılda erkeklerin emeklilik yaşı 62’den 64’e kadınlarınki ise, 62’ye yükselmiş durumda.
2. Dünyayı kurtarmak istiyorsanız, finans sektöründe çalışın.
Bu senenin TED konferansı konuşmacılarından ahlak filozofu Peter Singer’a göre, dünyayı daha iyi, daha yaşanabilir bir yer yapmak için ille de kar amacı gütmeyen kurumlarda çalışmanız gerekmiyor. Bilakis gerçekten fark yaratabilmeniz için daha fazla paraya ihtiyacınız var yani daha fazla para kazandıran bir işe. Felsefe alanında lisansüstü öğrencisi Will Crouch insanların dünyada fark yaratabilecekleri işler bulmalarına yardımcı oluyor. İlginç bir şekilde onun da tavsiyesi daha büyük etki için daha çok para kazanma yönünde. Finans sektöründe bankalarda çalışarak çok daha iyi maaşlar kazanmak ve bu maaşın belli bir kısmını yoksulluk çekenlerle paylaşmak daha fazla sayıda insana ulaşmaya ve yaşamlarına katkıda bulunmaya yardımcı olacaktır. Bizden daha kısıtlı şartlarda yaşam mücadelesi veren insanlara yardım etmek işiniz olmak zorunda değil, ancak hangi meslekten olursanız olun yaşamınızın bir parçası olabilir. Amacınız iyilik yapmak olduktan sonra ne kadar çok imkanınız var o kadar fark yaratabilirsiniz. Tabii günlük işiniz çevreye insanlara zarar vermediği sürece…
3. Oturduğunuz koltuk size verilen en büyük ceza.
Kurumsal strateji uzmanı Nilofer Merchant’a göre, insanı oturmak öldürüyor. İnsanlar günün 9 saatinden fazlasında oturuyor, uyudukları zamandan fazla. Sigara içmek kadar yıkıcı etkileri olan hareketsizlik kansere ve obeziteye davetiye çıkarıyor. Ofis çalışanlarının belli aralıklarla ayağa kalkması yürümesi hatta toplantılarını yürüyerek yapmasını öneriyor. Hareketsizliğin üstesinden gelmek ve aktif olmak için ne gerekiyorsa yapmalılar.
4. İşlerin bir kısmını robotlara devrettiğimizde, insanlara minimum maaşlar garanti edilmeli.
MIT (Massachusetts Institute of Technology) Center for Digital Business’ın araştırma bilimcisi Andrew McAfee’ye göre, androidlerin insanların yerine geçeceği yakın gelecekte insanlara asgari maaş garanti edilmeli. Başta kulağa sosyalizm gibi gelen bu yöntem aslında Richard Nixon, Friedrich Hayek ve Milton Friedman gibi sağ tandanslı Amerikalı politikacılar tarafından öne sürülmüş ancak farklı sebeplerden hiçbir zaman uygulamaya geçirilmemiş.
5. Inovasyon mu yapmak istiyorsunuz, sürekli çalışın ve fizik öğrenin.
TED konferansının küratörü Chris Anderson Tesla Motors’un CEO’su Elon Musk’a nasıl yaratıcı olmayı başarıyorsunuz diye sorduğunda Musk’ın cevabı ‘çok çalışıyorum’ olmuş. Anderson daha detaylı sorular sorarak Musk’ın Steve Jobs gibi teknoloji, iş odağı ve tasarımı biraraya getirmede başarısını ortaya çıkarmış. Musk’ın basma kalıp CEO tavsiyelerinden sıyrılan ilginç bir tavsiyesi var: fizik çalışın.
Yeni bir şey yapmak istediğinizde yaptığınız şeye fizik kurallarını uygulamanız gerekir. Fizik öğrenmek önsezilerinizi takip ederek çözemeyeceğiniz birçok yeni şeyi keşfetmenize yardımcı olur.
Cutter’ın en son önerisi ise, olumsuz geribildirimlere kulak vermek. İnsanın eksiklerini veya hatalarını duyması zor olabilir ancak çoğu zaman duydukları çok değerli dersler içerir. Ne yazık ki çok azımız olumsuz geribildirimleri gerçekten dinleyip onlardan öğrenmesini biliyoruz.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 12.03.2013 tarihinde yayınlanmıştır.