Hak Ettiğimden Çok mu Maaş Alıyorum?
HAK ETTİĞİMDEN ÇOK MU MAAŞ ALIYORUM?
Yazar: Ela Erozan Gürsel
Şehir İnsanı Parayı, Çiftçi Cırcır Böceğini Duyar
Genç bir çiftçi hayatında ilk defa New York’a gider. Gökdelenlerin yüksekliği ve insanların çokluğundan şaşkına döner. Kalabalık bir bulvarda yürürken, kulağına aşina bir cırcır böceği sesi geldiğini zanneder. Durur ve dikkatle dinler. “Evet, bu bir cırcır böceğidir.”
Ses büyük bir mağazanın önündeki çalıların arasından geliyor gibidir. Bunun üzerine bu büyük çalı kümesine yönelip bakınmaya başlar. Çiftçiyi gören bir mağaza görevlisi dışarı çıkıp “Yardımcı olabilir miyim?” diye sorar. “Hayır, teşekkür ederim” der genç adam. “Sadece şurada bir cırcır böceğinin sesini duyduğumu sandım.” “Hayır” der görevli, “New York’ta cırcır böceği hiç olmaz.” Genç çiftçi cırcır böceğini buluncaya kadar cırlak sesi takip eder, sonunda onu bulur ve eline alır. “Tamam, işte burada” der.
Genç adam bu çalının önünden her saat binlerce insan geçmesine karşılık cırcır böceğini duyanın bir tek kendisi olmasına çok şaşırır. Bunun üzerine küçük bir deneme yapmaya karar verir. Elini cebine atıp bir çeyrek çıkarır ve havaya atar. Paranın kaldırıma vurduğu anda, düşen bozukluğu aramak için yürümekte olan 24 yaya durur!
Psikologlar genç adamın şahit olduğu olayı ‘algıda seçicilik’ olarak tanımlarlar. Beynimiz belli şeyleri görmek ve duymak üzerine programlanmıştır. Dolayısıyla, şehir insanı sabahtan akşama uğruna çalıştığı ‘para’nın sesini duyar. Çiftçi ise, tabiatı dinlemeye, toprağı sürerek ürün almaya alışıktır, dev gökdelenlerin, trafiğin, kalabalığın ortasında bile kulakları cırcır böceğinin sesini ayırt eder.
Çok Para Kazanmaktan Şikayet Edilir mi?
Şehir insanları olarak algıladığımız tek şey para mı? Sadece paraya mı değer veriyoruz? Her şeyin hatta herkesin bir ederi mi var gözümüzde? İnsanların bilgisini, deneyimini, unvanına ve maaşına göre etiketleyen bir toplumun içinde yaşadığımız bir gerçek. Üstelik bu etiketler bireyin kimliğinin vazgeçilmez bir parçası haline geliyor ve kişi adeta profesyonel yaşamı olmaksızın bir hiçe dönüşüyor. Unvanların, maaşların kabardığı bu dünyada kimsenin bu düzeni sorguladığını duydunuz mu? Yani, biri de çıkıp kardeşim bu yaptığım iş için bana ne çok para veriyorlar dedi mi hiç? Hak ettiğinden az maaş aldığını söyleyen profesyonellerin sayısı saymakla bitmez. Ancak, tersine yani hak ettiğinden çok para aldığını düşünenlere rastlamak neredeyse imkansız.
Financial Times yazarı Lucy Kellaway’in 10 Mart tarihli yazısı kimsenin çok para kazanmaktan şikayetçi olmadığını işaret ediyor. Mantık son derece doğru; bir insan neden çok para kazanmaktan şikayet eder ki?
Forbes’un dolar milyarderleri listesi açıklandıktan hemen sonra Suudi Prens El Velid Bin Tallal kendisinin ilk 10’da yer almamasından dolayı dergiye tepki göstermişti. Aynı hafta the Apprentice televizyon programında 100.000 pound’lık bir iş kazanan Stella English, daha önce aynı iş 35.000 pound maaş karşılığında yapıldığından suçluluk duyduğunu itiraf etmişti. İki örnek de ortalama insan için marjinal görünebilir. Suudi Prensin çok daha fazla serveti varken, sadece 20 milyar doları var diye açıklanması doğal olarak Prensin canını sıkmıştır. Ancak asıl garip olan televizyon programında ödül kazanan English’in çok kazanmaktan dolayı şikayetçi olmasıdır. Mantıken kimse çok kazandığından şikayetçi olmaz.
Google’da çok para kazanıyorum diye arama yaptığınızda hemen hemen hiçbir sonuç çıkmıyor. İngilizce aramada RBS (Royal Bank of Scotland) CEO’su Stephen Hester’ın “Ailem bile hak ettiğimden çok para kazandığımı düşünüyor.” diye bir açıklamasına rastlıyorsunuz. Bir diğer arama sonucu olarak Bono’nun “Çok kazanıyorum, o zaman vurun beni.” diye gazetecilere yönelik ironik bir açıklaması var. Türkçe aramada ise, karşımıza Acun Ilıcalı’nın “Çok kazandım ama özel hayatımı kaybettim.” adlı söyleşisi göze çarpıyor. Bunların dışında konuyla ilgili hemen hiçbir şey yok.
Ne kadar para kazanıldığı ve kişinin kendini ne kadar değerli hissettiğiyle ilgili doğrudan bir bağlantı var. Diğer bir deyişle, kişi kazandığı parayı yaptığı işin karşılığı olarak görüyor mu yoksa kişinin gözünde yaptığı işin ederi çok daha mı az? Konuya farklı cevaplar gelebileceği umuduyla Kellaway ‘maaşının çok yüklü olduğunu düşünen var mı?’ diye tweet atmış. Kimse çok fazla para alıyorum diye geri dönüş yapmamış. Öyle ki, biri ‘şans iyi bir şeydir’ diye tweet atmış.
En yüksek maaş alanlar en az suçluluk duyuyor
Kellaway geçtiğimiz haftalarda Lunch with the FT: Classic Interviews kitabının lansman partisinde davetlileri tek tek yakalayıp bu soruyu sormaya karar vermiş. Davetlilerin yarısının bankacı ve CEO oldukları düşünüldüğünde en yüksek maaşlı profesyoneller havuzuyla karşı karşıyaymış. ‘Hak ettiğinizden fazla para mı alıyorsunuz?’ sorusunu ilk sorduğu kişi. Gülerek ‘evet’ demiş; bu konuyla ilgili ne hissediyorsunuz sorusuna ise ‘harika’ cevabını vermiş. Daha sonra genç bir adamken aynada traş olurken kendine baktığı ve ‘benim kadar toy bir adam nasıl bu kadar paza kazanıyor’ diye içinden geçirdiği bir anı hatırladığını söylemiş. Sonra traşını bitirip hayatına devam etmiş.
Bir diğer davetli, milyonları olan bir CEO, çılgınca fazla maaş aldığını kabul etmiş ancak maaşının çoğunu yardım kuruluşlarına hibe ettiğinden kendini kötü hissetmiyormuş. Daha genç yaşlarda bir bankacıya aynı soruyu sormuş ve oldukça dürüst bir cevapla karşılaşmış: ‘Kafam çok fazla para aldığımı söylüyor, kalbim diğer çalışma arkadaşlarımın benden de çok para kazandığını görebiliyor.’
Daha sonra Kellaway salondaki en zengin adamlardan birinin yanına yaklaşmış; adam ‘Fazla maaş almak mı? Kesinlikle hayır. Benim yaptıklarım sayesinde yeni işler yaratılıyor ve yaratılan değer artıyor.’ Partide sadece en az para kazanan gazeteci maaşıyla ilgili kendini kötü hissettiğini itiraf etmiş. Benim yaptığım işi neredeyse bedavaya stajyerler yapıyor diye de eklemiş.
Kellaway bu küçük röportaj bazlı araştırmadan iki sonuç çıkarıyor:
- İnsanlar ne kadar fazla para kazanırsa, o kadar o parayı hak ettiğine inanmaya meyilli.
- Kazandıkları parayla ilgili suçluluk duymamak için çeşitli argümanlar üretmede inanılmaz yetenekliler.
Kellaway’in konuya bakışı bambaşka. Piyasada kendine biçilen değerin çok üstünde bir maaş almak onu rahatsız ediyor. Daha önce kendisine teklif edilen bir işi maaşın fazlalığı yüzünden reddettiğini söylüyor. Neden böyle bir teklifi geri çevirdiğini düşündüğünde ise karşısına 4 muhtemel sebep çıkıyor.
- Ben bu kadar eder miyim yaklaşımı.
- Çok para kazanmak insanda büyük bir baskı oluşturuyor. Yüksek bir maaşın karşılığında yüksek bir performans beklentisi doğuyor. Örneğin, bazen futbolculara verilen astronomik rakamların sonucunda futbolcu hiç performans gösteremiyor, adeta topa nasıl vurması gerektiğini unutuyor.
- Sizden daha az maaş alan meslektaşlarınız tarafından sevilmezsiniz.
- Bugün çok fazla şey istememek insanı geleceğe dair umutlu kılıyor. Hep yarınlarda sizi daha iyi şeylerin beklediğine inanıyorsunuz.
Kellaway’in kişisel değerlendirmeleri birçoğumuza naif gelebilir ancak bir o kadar da adil ve insani. Kimi zaman çoğumuzun yapması gereken şehrin ortasında durup cırcır böceklerine kulak vermek.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 02.04.2013 tarihinde yayınlanmıştır.