Görünmez Kadın Sendromu
Datassist’in katkılarıyla 17 Haziran 2014 tarihinde Dünya Gazetesinde yayımlanmıştır.
İşyerinde kadınlar görünmez mi? Görünür olmak için ne yapmalı? Profesyonellikleri, çalışkanlıkları ve başarıyla öne çıkmak için ne yapmalı?
Çocukken hiç görünmez olmak istemez miydiniz? İnsanları şaşırtmak, okulda öğretmenlerinizin, arkadaşlarınızın sizin hakkında düşüncelerini duymak? Daha sonraki yıllarda iş hayatındaki gizli kulisleri kimse farkında olmadan dinlemek? Görünmez olmak kulağa çok avantajlı gelebilir ancak bir de madalyonun öbür yüzü var o da etten kemikten görünür olup kimsenin sizi fark etmemesi, fiziksel olarak orada olmanıza rağmen, kimsenin görüşünüzü sormaması, sizin sesinizin çıkmaması….
İşyerindeki kadınlar kafalarını önlerine eğip sessiz sedasız işlerini yapar, çevrelerindekilerin de onların çabalarını takdir etmelerini beklerler. Salesforce.com’un platform alanındaki üst düzey yöneticilerinden Hint asıllı Chitra Nayak kadınların bu sakin kendini öne çıkarma çabasından uzak iş yapış biçimini ‘Görünmez Kadın Sendromu’ olarak tanımlıyor.
Kendi kariyeri süresince birçok kadına kariyerinde yükselmesi yönünde mentorluk yapmış biri olarak, kendisini ve hemcinslerini profesyonel anlamda geliştirecek ve kadınları görünür kılacak 5 tüyoyu Linkedin Pulse takipçileriyle paylaşıyor.
Kendi kendinizin PR’ını yapın: Eğer başkalarına neler başardığınızı söylemezseniz, kim söyleyecek? Kadın profesyonellerin çoğu birinin onları fark edeceğini düşünür. Altın kural şudur: ‘Fark edilmeyi’ şansa bırakmayın. Siz başarıya dönüşen çabalarınızı ve yaptığınız işin yarattığı etkiyi en iyi şekilde anlatacak pozisyondasınız. Ne kadar yoğun çalışıyor olursanız olun, başarılarınızdan bahsetmek için zaman ayırın. Bu, karşınızdakilere ne kadar mükemmel olduğunuzu bahsetmeniz anlamına gelmez. Yapmanız gereken, işinizin elle tutulur sonuçlarından söz etmek. Böylece, insanlar şirketin büyümesinde sizin çalışmalarınızın ne kadar etkisi olduğunu görebilirler. Bu konuşmalar ışığında yöneticiler de sizin yetenek ve deneyimlerinizi daha yakından tanıyabilir ve ihtiyaç duyulduğunda sizinle direkt temasa geçebilirler.
Elinizi kaldırın: Yeni fırsatlar konuşulurken kadınlar genellikle göz önüne çıkmak konusunda tereddüt ederler. Çoğu zaman engel kadının kendidir; kendilerine yeterince güvenmezler, tüm gözlerin onlara çevrilmesi onları rahatsız eder. Buna karşın, erkekler daha aktif bir şekilde yeni fırsatların peşinden gider, bazen yetenek ve deneyimlerinin tam anlamıyla örtüşmediği görevler için bile şanslarını denerler. Kadınlar bazı görevler için neden değerlendirilmediklerini anlamaz, kendi kendilerini suçlarlar, kendilerine kusurlar icat ederler.
Oysa, çoğu zaman o göreve getirilmemelerinin nedeni o göreve talip olmamalarıdır. Ne zaman terfi alabilirim? Zam almayı hak ettiğime inanıyorum. Sizce? gibi soruları sormayı öğrenmelidir kadınlar. Kadınların daha çok soru sormaya, kariyerlerine dair araştırma yapmaya daha çok zaman ve çaba göstermeleri yerinde olacaktır. Bu soruları sormaya başladıkça, işleri kolaylaşacak, daha doğal bir şekilde bu tür sorular sorar hale geleceklerdir.
Hayır’dan Korkmayın: Kadınlar çoğu zaman kendilerine hayır denmesinden, reddedilmekten korkarlar. Bu korku onları kısır bir döngüye sokar: Kendine güven eksikliği içe dönüklüklerini besler, bir şeyin ardından kararlı bir şekilde gitmek konusunda çekimser kaldıkları gibi kendilerini reddedilme pozisyonuna sokmamış olurlar. Bir diğer deyişle, fırsatları değerlendirmekten risk almaktan tamamen kaçarlar. Bu durum onların kendine güvenlerini daha da azaltır. Aslında, üst düzey yöneticilik konumlarına gelmiş insanların çoğu kariyerlerinin belli evrelerinde yenilgiyle başetmeyi başarmış kişilerdir. Aldıkları ret cevabını yollarına çıkan ufak bir engel olarak kabul etmiş ancak pes etmemiş, üzerlerindeki umutsuzluk kırıntılarını silkelemiş ve yollarına devam edebilmiş güçlü insanlara dönüşmüşlerdir. Ne kadar çok reddedilirlerse, hayır’ların üstesinden gelmekte o kadar kolaylaşacaktır.
Amerikalı Aktris Mary Pickford’a göre, yenilgi adını verdiğimiz şey, yere düşmek değil, yerde kalmaktır.
Ağırlığınızı hissettirerek konuşun: Kadınlar zaman zaman cümlelerini soru sorar gibi bir tonlamayla bitirirler. Bu tonlama yüzünden karşılarındakiler onların konuya hâkim olmadıklarını veya söylediklerinden emin olmadıklarını düşünebilir. İşlerinde ne kadar iyi olurlarsa olsunlar, konuştuklarından emin bir ton ve vücut dili kullanmazlarsa, dinleyicilerinin tam anlamıyla dikkatini ve güvenini kazanamazlar. Kadınların net ve kesin bir üslup geliştirmesi şarttır. Belirsiz, karışık ve uzun söylemlerden kaçınmaları gereklidir.
Soru sormuyorsanız, cümlenizi yükselen bir tonla bitirmemeye özen gösterin. Karşınızdakilerde derin bir etki bırakmak ve söylediğiniz kelimelerin her birinin anlaşılmasını istiyorsanız, ağır ağır her kelimeye gereken değeri vererek, kelimeler arası durup nefes alarak konuşmanızı sürdürün.
Risk alın – Sesinizi duyurun: Birçok şirket özellikle de genç teknoloji ortamlarında zorlayıcı-agresif bir başarı modelini benimserler. Know-how’ı yaygınlaştırmak, yeni ürün ve hizmetler üretmek ve farklı yönleriyle teknolojiyi anlamak için beraber çalışmak en iyi yoldur. Ancak, bazen de kendinden emin, yüksek sesle konuşan, heyecanlı ve kendi fikirlerini sonuna kadar savunan bir grubun içinde masaya vurup ‘bu iş böyle olmalı arkadaşlar’ diyebilmek önemlidir. Zor olsa da kalabalıktan sıyrılmak ve grubun düşündüğünün aksine bir görüşü paylaşmak, savunmak ve bir projenin gidişatını değiştirmek gerekir.
Çoğu zaman böyle farklı görüş bildirmek, herkes A derken Z’yi savunmak gibi kararlı bir mücadele gerektiren konularda kadınlar belli bir duruş göstermekten kaçınır. Burada sesinizi duyurmak, fikrinizi gruba açıklamakla bir risk alırsınız. Bu risk sizi görünür kılar. Belki daha az popüler olursunuz, belki tamamıyla marjinal… Ancak grup sizi fark eder. Her şey inandığınız şeyin aksine gidiyorsa, sizin için doğru olan zıt bir görüşü ifade etmekten kaçınmamalısınız. Sessiz kalmak ve sizin katacaklarınız olmadan toplantıyı seyrine bırakmak sizi daha da görünmez hale getirecek, kendi kendinize olan saygınızı azaltacaktır. Korkmayın emin bir sesle görüşünüzü dile getirin. Bakarsınız sizin gibi düşünüp sessiz kalanlar sizden cesaret alır. Sizin inandığınız proje birçoklarının hayatını değiştirir.
Kulağa en çılgın gelen projeler, en dahiyane insanlar zamanlarında büyük tepkiler ve engellerle karşılaşmışlar, onlara inanan bir iki insanın sayesinde ayakta kalmayı, dehalarını hayata geçirmeyi başarmışlardır. Henüz çocuk yaştaki Thomas Alva Edison öğretmenlerinin saçma ve tehlikeli bulduğu deneylerle sürekli başını belaya sokmakta, ay neden yuvarlak, niçin insanlar kuşlar gibi kanatlı değil gibi kimsenin cevap veremediği sorularıyla büyükleri çileden çıkarmaktaydı. Çok geçmeden öğretmenleri onun zekasını yetersiz buldular. Okul yönetimi annesini çağırarak küçük Edison’u okulda daha fazla tutmanın bir anlamı olmadığını söyledi.
Annesinin bu sözlere yanıtı çok net ve sert oldu: ‘Benim oğlum öğretmenlerinden bile zeki, onu anlayamıyorlar. Onu ben yetiştireceğim.’
İnandığı oğlunun eğitiminden vazgeçmeyen anne Edison sesini duyurmuş, herkese karşı çıkmış ve dünyaya Edison gibi bir dehayı kazandırmayı başarmıştı.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 17.06.2014 tarihinde yayınlanmıştır.