Adalet Adamı Atinalı Solon
Datassist’in katkılarıyla 16 Eylül 2014 tarihinde Dünya Gazetesinde yayımlanmıştır.
Solon’u kanunlarından tanırız. Dönemi için devrim niteliğindeki kanunları toplumdaki eşitsizliklerle savaşır, insanların hakları doğrultusunda düzen içinde yaşamaları için adil bir sistem kurar.
Solon aristokrat sınıfa dahil olmayan -yani soylu kanı taşımayan- orta sınıf bir Atinalıdır. Ticaret yaparak belli bir birikim edinmiş, hakkında yazılanları günümüze kadar saklanmış, rivayetlere dayanmayan kanlı canlı gerçek bir insandır. Tarihte bilinen ilk otobiyografiyi de Solon yazmıştır. Bu otobiyografi bir kitap şeklinde değildir, şiirlerden oluşur. Solon’un kendi hakkında yazma sebebi ise kendisi öldükten sonra da hatırlanmak ve gelecek nesillerinin reformlarından yararlanmalarını sağlamaktır.
Solon’un Atina’sı
M.Ö. 590’lı yıllarda Atina ekonomik, sosyal, politik ve ahlaki krizin ortasındaymış. Ekonomik açıdan bakıldığında, kontrolsüz şekilde aşırı büyüyen şehir, kendi kendine yetecek gıda üretemez hâle gelmişti. Küçük çiftçiler borçların içinde hayatta kalma mücadelesi içine girmişlerdi ve devlet, ‘horos’ adını verdiği taş sütunlarda bu borçluları işaretlemekte ve kamuoyuna duyurmaktaymış. Fakir vatandaşların borç alabilmesi için kendisini ve ailesini teminat olarak göstermesi gerekiyormuş. Bir diğer deyişle, borçlarını birinin ödemesi karşılığında o kişinin kölesi oluyorlarmış. Bu dönemde ‘borç köleliği’ diye bir kavram yaygınlaşmış.
Ekonomideki çıkmaz, tüm politikanın aristokratların tekelinde olmasıyla iyiden iyiye kötüleşmiş. Devlet yönetimi aristokrat aileler arasında bölüştürülmüş. Atina şehri Arkon adı verilen 9 aristokrat yönetici tarafından yönetilmekteymiş ve bu Arkonlar eski Arkonlardan oluşan bir konsey tarafından seçilmekteymiş. Yani, yönetici aristokratları yine aristokratlar seçmekteymiş. Her Arkon kendi ailesinin işlerini kayırmakta, daha fazla güç, nüfuz ve para sahibi olmak için diğer ailelerle yarışmaktaymış. Kısacası, halkın ihtiyaçlarından bihaber bir devlet yönetimi mevcutmuş.
Solon’un Hükümeti
Tüm bu girift problemlerden kurtulmak için Atina şehri Solon’u tiranları olarak seçmiş. Solon Atina’yı bu yozlaşmış yapıdan kurtarmak için kararlı bir yol izlemiş. Ekonomiyi dardan kurtarmak için, zeytin ağacı dikmeyi ve zeytin yağı ihracatını desteklemiş. Şehrin kendi kendini doyurabilmesi için diğer gıda ürünlerinin ihracatını yasaklamış. Sosyal problemlerin başında görülen borç köleliğini yasaklamış, bir Atinalı’nın bir diğer Atinalı’ya sahip olmasını yasadışı ilan etmiş. Küçük işletmeler ve çiftçiler açısından bir kabus haline gelmiş horos geleneğine bir son vermiş, tüm birikmiş borçları silmiş ve Atina için temiz bir sayfa açmış.
Solon’un reformlarından en önemlileri devlet yönetimi alanındaymış. Aristokrat ailelerin güçlerini azaltmak için, yeni bir kanun yürürlüğe koymuş. Politik bir makama geçmek için zorunlu nitelikleri değiştirmiş: Devlet yönetimi için kişinin soylu olması şartı kaldırılmış, zenginlik şartı yeterli görülmüş. Bu şartın kabulü aristokrat aileleri doğrudan eleyen bir durum teşkil etmemiş ancak politikada rol almak isteyecek daha geniş bir kitleyi ülke yönetimine dahil etmiştir.
Fakirlerin de politikada sözü olması için Atina yasama meclisine üyelik şartlarını genişletmiş. Tüm vatandaşlara oy verme hakkı vermiştir. Gerçek yönetim gücünü yasama meclisinde toplamıştır. Kamu görevlilerin seçiminde son sözü meclise bırakmıştır. Ayrıca, vatandaşlardan oluşan hakim rolü üstelenecek bir kurul kurmuştur. Son olarak da, Atinalı vatandaşlara politikacılarından hesap sorma hakkını vermiştir.
Solon’un reformları toplum, politika ve ekonomi bazında büyük bir değişim rüzgarı başlatmış, Yunan toplumu demokrasiye büyük bir adım atmıştır. Devleti ve ekonomiyi her yönüyle kontrol eden kaymak tabakanın gücünü azaltmış, alt sınıfların ekonomik problemlerine çözüm sunmuş, ekonomik gücü olmayan kesimlere de şehir yönetiminde söz hakkı vermiştir.
Solon devrim niteliğindeki kanunlarını yürürlüğe soktuktan sonra, görmüş ki hiçbir zaman herkesi mutlu edemeyecektir. Borçlanma alanındaki kanunları fakirleri ve çiftçileri mutlu ederken, aristokrat ailelerin kendisine karşı tutum almasının önüne geçememiş. Hem ekonomik hem de politik açıdan aristokratlar kendi işlerine gelmeyen Solon kanunlarına karşı çıkmışlar. Solon yönetimden ayrılır ayrılmaz da eski sisteme ya da sistemsizliğe dönmeyi başarmışlar.
Kanunların işlediğini gördükten sonra, Solon görevini bırakmış ve Atina’yı uzunca bir süreliğine terk etmiştir. Atinalılar en az 10 yıl Solon’un yenilikçi kanunlarını uygulayacaklarına söz vermişler. Ancak, ilk 5 yıl içinde Atinalı aristokratlar kanunları işlerine geldiği gibi delmeye, kendi çıkarlarına göre davranmaya başlamışlardır.
Hiçbir şeyde aşırıya kaçma
Solon adalet ve ölçünün adamıdır. Hiçbir şeyde aşırılık, taşkınlık, sıradışı tanımlanacak davranışları doğru bulmaz. Her şeyin fazlası fazladır. Kişi çoğu zaman hem kendine hem de çevresine aşırılıkları yüzünden zarar verir. Bu tür hareketlerin önüne geçmek için kendini kontrol etmek ve ölçülü olmak gerekir. İnsanlar kimi zaman zenginlik, kibir ve böbürlenmekten kendileri için en önemli şeylerin değerini bilmezler, varlıklarını her şeyin üzerine koyar, kendilerine dev aynasında bakarlar. Ancak her şeylerini kaybettiklerinde bu davranışlarının ne kadar hatalı olduğunu görürler. Genellikle bu dersi çıkardıklarında her şey için çok geç olur…
Sonunu bilmeden kimseye mutlu deme
Herodot’un antik Lidya Kralı Kroesus ve onu sarayında ziyaret eden Solon ile ilgili kaleme aldığı bir hikaye vardır. Kral Kroesus Solon’u en samimi şekilde karşılamış, Antik Yunan uygarlığının en bilge adamını sarayında misafir etmekten gurur duymuş. Misafirine hazinelerini, edindiği varlığı ve nüfuzu büyük bir keyifle göstermiş.
Sonra birgün Kral almış karşısına Solon’u ve sormuş: ‘Sevgili Atinalı bilge dostum, senin engin bilgine dair çok şey duydum, bilginin peşinden gidip tüm dünyayı dolaşmışsın. Sana danışmak isterim lütfen söyle kimdir dünyanın en mutlu insanı?’
Bu soruyu sorarken Kroesus cevabın kendisi olacağından o kadar eminmiş ki, böbürlenebilmek için bilge Solon’dan teyit beklemekteymiş. Hükümdarları övmek gibi bir çabası olmayan Solon bir solukta ‘Atinalı Tellus’ diye cevap vermiş. Kral şaşırmış, hayal kırıklığına uğramış, hatta için için kızmış. Nasıl olur da halktan basit bir adam dünyanın en mutlu adamı olabilir diye düşünüp anlam verememiş.
‘Tellus para kazanıp refah içinde yaşamasına ve iyi evlatlar yetiştirmesine olanak sağlayan bir hükümetin yönettiği Atina’da yaşamış, oğulları kendine birden çok torun vermişler, onların büyümelerini hatta gençliklerini görmüş. Huzurlu ve tatmin edici bir yaşam sürmüş, ülkesini savunmak için savaşmış, cesurca savaş meydanında ölmüş, şehit olarak büyük bir onurla Atinalılar tarafından gömülmüş.
Kroesus bu cevapla pek ikna olmamış ancak 2. en mutlu adam kim peki diye sormaktan da geri kalmamış. Solon’un cevabı gene Kral Kroesus’un kendi değilmiş. Bu kez Genç Yunanlı ’Cleobis ve Biton’ diye cevap vermiş.
‘Aile sevgileri ve atletik performanslarıyla tanınan bu iki kardeş, bir keresinde Tanrıça festivalini kutlamak isteyen annelerini arabalarına koşacak öküz bulamadıkları için kendileri arabayı çekerek annelerini 10 km’lik yoldan Hera’nın Tapınağı’na götürmüşler. Tapınağa geldiklerinde büyük bir kalabalık onları fiziksel güçlerinden dolayı tebrik etmiş, annelerine de bu kadar iyi çocuklar yetiştirdiği için iltifatlarda bulunmuşlar. Daha sonra Hera’ya dua eden anne oğullarına bir Tanrı’nın bahşedebileceği en büyük lütfu Hera’dan istemiş. Hera annenin duasını yerine getirmiş ve oğlanlar hemen festivalden sonra daldıkları tatlı uykuda ölmüşler. Onlardan sonra gelenler kahraman Cleobis ve Biton’u heykellerinden tanımış.’
Artık Kral Kroesus rahatsızlığını gizleyemez olmuş. Üç basit ölümlü, nasıl muhteşem bir sarayı, devasa bir krallığı olan Kral Kroesus’tan daha mutlu olabilirmiş?
‘Bütün bunlar çok güzel sevgili Atinalı dostum peki ya benim mutluluğum?’ diye sormuş. ‘Nasıl oluyor da beni bu basit insanlarla bile karşılaştırmıyorsun?’
Solon şöyle açıklamaya başlamış: ‘Zenginlerin fakirlere göre iki avantajı vardır: 1. Talihsizliklerle başa çıkmak için kaynaklara sahiptirler; 2. İştahlarını tatmin edebilirler. Ancak, hayatta gerçekten değerli hiçbir şeyin üzerinde tek başlarına hakları yoktur. Ülkesine hizmet etmek, sağlıklı çocuklar yetiştirmek, kendi kendine yetmek, sağlıklı bir vücuda sahip olmak, aileye ve tanrılara saygı ve yakınlık. Üstelik varlıklar sahip olanlar için ekstra problemleri beraberinde getirir: Fazla para, fazla problem.
Solon’un Atina’sı
M.Ö. 590’lı yıllarda Atina ekonomDaha da önemlisi, diye Solon devam etmiş, 70 yıl yaşasan, eski takvime göre, 26.250 gün görürsün, hepsi birbirinden farklı günler. Yani, bugün işler iyi gidiyor diye, yarın da iyi gideceğini farz etme. Her an başına talihsizlikler gelebilir, bugün mutluyken yarın çok mutsuz olabilirsin. Kısacası, bir insana mutlu bir insan diyebilmek için son gününü görmek gerekir. Bu sebepten senin bana sorduğun soruyu şu an cevaplayamam demiş. Kral Solon’un bu cevabını son derece aptalca bulmuş ve onu sarayından hemen defetmiş.
Ne yazık ki Solon’un veremediği cevabı, Kral kendi kendine son derece acı bir şekilde vermiş. Önce canından çok sevdiği oğlunu bir av gezisinde kaza sonucunda kaybetmiş. Daha sonra, Delfi’deki falcıların sözlerini yanlış anlayıp Perslere savaş açmış. Savaşı büyük bir yenilgiyle kaybetmesi sonucunda esir düşmüş, düşmanları tarafından çıkarılan yangında yanarak can vermiş.
Son sözleri Solon’a bir haykırışmış: ‘Solon! Solon! Hiç kimseyi sonu belli olmadan mutlu sayma!’
Solon’dan Öğütler
- Adaleti ödül beklemeden yerine getririn.
- Hergün yeni bir şey öğrenerek yaşlanın.
- Konuşma eylemlerin aynasıdır. Kendinizin ve çevrenizdekilerin sözlerine dikkat edin.
- Tavsiyede bulunurken arkadaşını mutlu etmeye değil, ona yardım etmeyi hedefle.
- Üzüntü doğuran zevklerden kaçının.
- Çabuk dost edinme, edindiğin dostlukları da çabuk gözden düşürme.
- Sevinç gözyaşlarını asla silmeyin.
- Yarın için en iyi yatırım, bugün yaptığımız iyiliktir.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 16.09.2014 tarihinde yayınlanmıştır.