Hala Ön Yazı mı Yazıyorsunuz? Bir de Ağrı Yazısını Deneyin
Datassist’in katkılarıyla 03 Kasım 2015 tarihinde Dünya Gazetesinde yayımlanmıştır.
İnsan kaynakları alanında yükselen trendlere dikkat çeken yazılarıyla LinkedinPulse’da birçok takipçisine hitap eden Human Workplace’in CEO’su LizRyan, özgeçmişinizle beraber ön yazı gönderme devrinin kapandığını söylüyor ve artık işverenlerin sizi işe alması için farklı bir yaklaşım benimsemelerini öneriyor.
İş arama ve işe alım devri değişti ancak birçoğumuz bunun farkında değiliz. Kırk yıl önce nasıl yapılıyorsa bugün de iş ilanlarına aynı şekilde başvuruyor, yüzlerce hatta binlerce başvuru içinden bir şekilde sıyrılıp görüşme sürecine dâhil olmak için dua ediyoruz. Aslında bu süreç sonucunda beklentimiz bir mucizenin gerçekleşmesi. Bir rüzgâr çıkacak, basılmış özgeçmişlerin arasından bizimki en üstte kalacak şekilde tüm CV’leri dağıtacak ve işte o an işe alımdan sorumlu kişi bu olağanüstü CV’yi fark edecek… Beyaz atlı prens hikâyelerine yakın bir senaryo…
Ya da tüm CV’lerin basılmadığı günümüz şartlarında web bazlı başvurular arasında sizin CV’niz tüm filtrelere tutunarak işe alımcının dikkatine layık olan bir düzine CV’nin arasında yerini bulacak. Belki de bu şanslıazınlığın yanında olabilirsiniz ancak çoğu zaman yüzlerce başvurunun yüzdüğü o derin havuzda boğulmak iş arama sürecinizin bir parçası olacaktır.
Postaya verilen başvuruların yerini email ile gönderilen ön yazı ve CV’ler aldı, onca yıl içerisinde en büyük değişiklik web bazlı sistemler üzerinden başvuru yapmak diyebilriz. Oysa başvurulardaki yazı üslubu, biçimi, kullanılan dil otuz yıldır hep aynı.
Her ön yazıda ve özgeçmişte kendimiz için kullandığımız sıfatlar aynı;
– Sonuç odaklı,
– Motive,
– Takım çalışmasına yatkın,
– Girişimci ruhlu, bağımsız çalışabilen,
– Farklı takımları koordine eden
Gerçekten mi? Herkes bu kadar aynı mı? Bu sıfatların arkasında yaşayan, soluk alan bireyler var mı? Yoksa bunlar gerçeğe pek de yansımayan sıkıcı bir özgeçmişe sıkışan zorlama nitelikler mi?
Ön yazılardaki klişeler işe, işe alımcının göz ucuyla bile bakmaktanbıktığı kalıplarla dolu: “İş ilanınızı gördüm, özgeçmişime uygun olduğunu düşündüm ve başvurdum.” Yazdıklarımız belli bir formatın ve üslubun içine gömülmüş, robota benzer, hiç de kendimiz gibi duyulmayan veya anlaşılmayan bir dil. Bu klişeleşmiş kalıplardan uzaklaşıp çok daha doğal ve samimi bir dil kullanabilir ve işe alımdan sorumlu yöneticiye gerçek anlamda ulaşabilirsiniz. Unutmayın ki sizi alacak kişi öncelikle etten kemikten bir insan, sonra yöneticidir.
Başvurduğunuz her bir iş, problemleri çözmek için vardır. Yeni bir elemanı işe almak için farklı problemleri çözecek kişilere ihtiyaç duyulması gereklidir. Bazen problemler mevcuttur ancak onları çözmek için ekstra eleman alınmasının önünde engeller vardır. Bölüm direktörünün yeni eleman izni çıkartana kadar geçen zamanda işler aksar, departman içinde iş yükü artar. Bazen aylarca departman içi problem çözümünün ve işleyişlerin yavaşladığını, herkesin işe ayakları geri giderek geldiğini görürsünüz. Yöneticiler acı çeker, birilerinin onların acılarına derman bulması gerekir.
Ön Yazı Yerine Ağrı Yazısı Yazın
İş arayanın kendine uygun işi görüp işverene nasıl yarar sağlayacağını yani acılarına nasıl derman bulacağını kanıtlaması gerekli. Hiç de kolay olmayan bir süreci gerçek bir işe alım hikâyesiyle anlatıyor Liz Ryan;
Angela, bilgi teknolojileri üzerine çalışanteknik bir personel. Yeni bir işe ihtiyacı olduğunda, bugünün online iş arama portallarını kullanarak bir yere varamayacağının farkında olduğundan işe alımı anahtar kelimelerle arama yapmanın ötesinde gören, gerçek bir insanla iletişime girmek niyetindeydi. Öncelikle temas içinde olduğu şirketleri gözlemlemeye başladı, daha sonra gözüne kestirdiği hızla büyüyen şekerleme firmasına ulaşmaya karar verdi. Açık bir iş ilanı bulunmaması onu durdurmadı. Yapması gereken sadece yöneticilere kendisinin yeteneklerine ne kadar ihtiyaçlarının olduğunu göstermekti. Bilgi işlem departmanının yöneticisine bir “acı mektubu” yazmak için kolları sıvadı.
Bilgi İşlem DirektörüBart’agönderdiği mektupta şöyle yazıyordu:
Woodfield Okullarıyla ilköğretim çocuklarına bilgisayar programlama dersleri alanında ortaklık kurduğunuzu duydum. Hayırlı olsun, ne kadar anlamlı bir girişim ve geleceğe yatırım. AngryChocolates’ı Yaz Festivali’ndeki standınızda tanıdım, çikolatalarınızın tadına baktım. Yerel bir girişimin büyümesi ve diğer satış noktalarının çevre eyaletlere yayılması çok hoşuma gitti.
Hızla büyümesi göz önüne alınınca AngryChocolates’ın yetenekli bilgi işlem takımının ne kadar yoğun ve esnek bir şekilde çalışmasının gerektiğini tahmin edebiliyorum. Bilgi İşlem Uzmanı olarak dört sene art arda büyüme gösteren AcmeExplosives’te çalışırken benzer bir çalışma rutinini kendim de deneyimlemiştim. Satış, Pazarlama ve Üretim bölümlerini donanım ve yazılım desteklemiş ve 1200 çalışanın bulut teknolojilerine adapte olmasına çalışmıştık.
Eğer kullanıcı deneyimini destekleme konusunda ekstra yardıma ihtiyacınız varsa, sizinle bir telefon konuşması yapmayı isterim.
Sizin ve takımınız için en iyisini diliyorum.
Angela McBride
Bart’ın Angela’ya cevap yazması bir hafta kadar aldı ancak Angela tüm umudunu Bart’ın cevabına bağlamayacak kadar çok işaramıştı. Bir işverenden haber çıkmazsa bir diğerinden cevap alacağını biliyordu. Zaten eğer Bart bu mektuba cevap yazmayacaksa, bu o şirketin ve departmanın kaybı olacaktı. Bir hafta sonra Bart telefonla konuşalım diye dönüş yaptı. Bart’ın Angela’ya teklif edebileceği bir pozisyonu yoktu ama iki taraf için telefonla konuşmanın ne zararı olabilirdi ki… Yarım saat kadar süren konuşmada, bilgi işlem projelerinden, şirketin hedeflerinden bahsettiler. Telefon kapanır kapanmaz, Bart soluğu CFO’nun odasında aldı ve Angela’nın bilgi donanımından ve şirkete getireceği avantajlardan söz etti. “Bizim ne kadar yoğun çalıştığımızı biliyorsun, Angela’yı kaçırmayalım, departmandakiçalışan sayısını hemen çıkaramayacağınızınfarkındayım, geçici eleman bütçesinden yararlanıp bir istihdam firması kullansak, sene başında da Angela’yı şirket bordrosuna geçirsek, nasıl olur?” diye sözlerine devam etti. Hiç yoktan fırsat yaratmak veya işvereninin derdini görüp derman bulmak diye buna denir.
Geriye kalan Angela’nın farklı bir şirket üzerinden çalışmayı kabul etmesi, şirkete gelip takımla tanışması ve bir iki hafta içerisinde, neredeyse ışık hızıyla, yeni işinin başına geçmesi…
İş başvuru formlarıyla zaman kaybetmeden, karar veren kişiye ulaşmak ve kendini kanıtlamak işe alınmanın hiç kuşkusuz en etkili yolu. Bütün mesele aradaki kişileri geçip kararı verecek kişiyle konuşmak için fırsat yaratmak. Doğru kişiye ulaşmak nasıl mümkün? Farklı stratejilerle kimin işe alım kararından sorumlu olduğunu bulmaya çalışın. Basın bildirgesinden, gazetelerde yayınlanan makalelerden, şirketin web sayfasından ve birçok farklı kaynaktan kimin hangi pozisyonda olduğunu öğrenmek ve şirketin yapısıyla ilgili fikir sahibi olmak zor değil. Peki, acı mektubu yazacak kadar şirketin çözmek durumunda olduğu sorunları nasıl öğreneceksiniz? Benzer kaynaklarıtaradığınızda karşınıza belli bir resim çıkacak. Artı, şirketi, ürün ve hizmetleriyle yakından takip edeceksiniz. Gözlemleriniz şirketle ilgili önemli ipuçları verecek. Çalışmak istediğiniz firma, ürün ve hizmetlerine sempati duyduğunuz bir yer olacak, dolayısıyla bu firmayı takip etmek sizin doğal bir şekilde hergün yaptığınız bir aktivite olacak.
Angela Angry Chocolates firmasını ilk kez bir sosyal sorumluluk projesi sponsorluğu sırasında keşfetmiş, naneli çikolatalarının tadına bakınca, bu firmayı takip etmeliyim demiş, beş farklı eyalette büyüme gösterdiğini haberlerden takip etmiş ve büyümenin getirdiği problemlerinin neler olabileceğini geçmiş iş deneyimlerinden doğru tahmin etmiştir. Özellikle de bilgi işlem alanında karşılarına çıkmakta olan teknik eksiklikleri, alınması gereken önlemleri Bart’a bir bir sayabilmiştir.
Şimdi sıra sizde… Angela’nın deneyiminden ders çıkarıp basmakalıp ön yazıları bir kenara bırakarak gerçekten kafa yorduğunuzu, araştırdığınızı ve şirkete değer yaratacağınızı gösterecek ağrı yazıları yazmanın zamanı gelmiştir. Henüz iş görüşmesine gitmeden o şirkette çalışıyormuş gibi işleri benimsediğinizi göstermiş, şirketin sizi nasıl konumlandırması gerektiğini işvereninize işaret etmiş olursunuz. Bol şanslar!
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 03.11.2015 tarihinde yayınlanmıştır.