Hangi Üniversiteye Gidersem, Ne Kadar Para Kazanırım?
Önce üniversite sınavından hangi puan alırım, hangi üniversiteye girebilirim derdi… Sonra da, bu üniversite diploması bana hangi kapıyı açar, hangi işe girebilir, ne kadar maaş alabilirim hesapları… Batı ülkelerinde üniversite bir bireyin kendine yaptığı en büyük yatırım… Peki ya, bu yatırımın geri dönüşü?
Financial Times gazetesinde istihdam alanında yazılarıyla ünlü köşe yazarı Sarah O’Connor’ın 19 Nisan’da yayınlanan yazısında üniversite eğitimi ve bu eğitim sonrasında girilen işler ve kazanılan maaşlar konusuna değinir. Üniversite, bir gencin kendine yaptığı en büyük yatırımlardan biridir. Oysa bu yatırım çoğu gencin en bilinçsiz şekilde yaptığı yatırımdır. Öncelikle pür yatırım olarak bakabilmeleri için yeterli veri yoktur. Üniversite adaylarının nerede okuyacaklarına dair sağlıklı kararlar verebilmeleri için hangi üniversitelerin mezunlarının nerelerde hangi maaşlarla çalıştığına dair veriye ihtiyaçları vardır. Bu veri, dünyanın en ileri ekonomilerinde bile bulunmamaktadır.
Hayatınızın en önemli yatırım kararını verdiğinizi düşünün. Çoğu yatırım uzmanının büyük bir yatırım öncesi size hatırlatacağı gibi, bir yatırımın geçmişteki performansının ille de gelecekteki sonuçlara ayna tutacağının garantisi yoktur. Ancak, üniversite kararı aşamasında geçmiş mezunların hangi kariyerlere, şirketlere girdikleri, ortalama ne kadar maaş kazandıkları, yüksek lisansa devam edip etmedikleri gibi veriler, lise mezununa yol gösterecektir. Günümüzde öğrencilere üniversite seçimlerinin sonuçlarıyla ilgili veya daha da net ifade etmek gerekirse, üniversite diplomalarının ederiyle ilgili – ne kadar maaş alacakları, ne kadar zamanda özel üniversite ücretlerini çıkaracaklarına dair – güvenilir hiçbir data yoktur. Kısacası, öyle bir durumdasınız ki, yatırımınızın az mı, çok mu getiri sağlayacağını, ne kadar zamanda kendini ödeyeceğini, hangi bölümün/mesleğin kazanacağınız gelir açısından ne gibi farklılıklar göstereceğini kestirmenize imkân yoktur. Üstelik de tüm bu kararları alma aşamasında, sadece 17-18 yaşlarındasınız!
Birçok gencin üniversite öncesi içinde olduğu durum tam da budur. Özel üniversitelerin artmasıyla beraber ülkemizde ve dünya genelinde eğitim bedellerinin yükselmesi üniversitenin popülerliğinden bir şey götürmemiştir. OECD ülkelerinde 25-34 yaş arasında üniversite mezunlarının 2005-2013 dönemine kıyasla %45 oranında arttığı görülmektedir. Genel hatlarıyla bakıldığında, üniversite önemli bir yatırımdır. Birçok çalışma, üniversite mezunlarının yaşamları boyunca üniversite mezunu olmayanlara göre daha iyi paralar kazandığını göstermektedir.
Amerika ve İngiltere’de Üniversitenin Getirisi Üzerine Duruluyor
Tabii ki bu her üniversitenin ve bölümün aynı değerde olduğunu göstermez. Amerika ve İngiltere gibi özel üniversitelerin yaygın olduğu ülkelerde, üniversite mezunları üniversite diploması gerektirmeyen işlere kabul edilerek eğitimlerinin yarattığı ekstra değeri sorgular hale gelmişlerdir.
Amerika’da Obama hükümeti, üniversite borçlarını mezun olduktan sonra ödeyemeyen mezunlar veren kar amaçlı üniversiteleri cezalandırma yolunda adımlar atmıştır. Hükümetin “gainful employment” adını verdiği planda amaç öğrencilerine iyilikten çok kötülük yapan bu üniversiteleri kamu önünde cezalandırmak ve bu okulu federal öğrenci yardımı programından çıkarmaktır. Bu plan sayesinde, öğrenciler ve vergi ödeyenler korunmuş olacaktır.
Bu planın uygulanabilmesi için, hükümetin öğrencilerin borçlarının ne kadar olduğu ve mezun olduktan sonra ne kadar maaş aldıkları konusunda veri toplaması gerekmektedir. Hükümet veri tabanı olarak birkaç milyon dolarlık web bazlı bir sistem kullanmaya karar vermiş ancak sistemdeki teknik sorunlar hükümetin sistemi yarıda bırakmasına sebep olmuştur. Bir yandan da, Obama hükümetinin bu veri tabanını oluşturmak ve planı uygulamak için yeterli zamanı olamayabileceği endişesini yaratmakta. Bir sonraki hükümetin bu plana ne kadar sadık kalacağı bir diğer endişe konusudur.
İngiltere de bu alanda şeffaflık getirmek için bir adım atmış. İngiltere genelinde gerçekleştirilen bir çalışmada, kariyerlerinin ilk 10 yılındaki gençlerin ödedikleri vergi ve eğitim borçlarının incelenmesine karar verilmiştir. Bu büyük bir gelişmedir. Daha önceki data sadece mezuniyetten sonraki 6 ay ila 3 sene arasını göstermekteydi. Çalışmanın dikkat çeken bulgularından biri, farklı üniversite ve bölümlerden mezunların kazançlarındaki büyük farklılıklar.
Ortalamada London School of Economics’ten mezun olan bir erkek yılda 45.000 pound kazanırken, diğer okulların geneli yılda 26.300 pound civarında kazanmakta. Bir de, çok daha şaşırtıcı olan birkaç kurum var ki, mezunları üniversite mezunu olmayanlardan da daha az para kazanmakta. Bu veri, bazı üniversitelere verilen paraların boşa gittiğini göstermekte.
Bu gibi araştırmaların sonuçlarını ham data olarak yayınlamak; doğru konu ve vesile kapsamında anlatılmadığı sürece, yanlış anlaşılma tehlikesini beraberinde getirmekte. Örneğin, İngiltere’nin Üniversitelerden Sorumlu Bakanı, David Willetts’e göre, oldukça zayıf lise sonuçlarıyla öğrenci kabul eden, yoksul bir bölgede bulunan bir üniversiteyi ülkenin en prestijli okullarıyla karşılaştırmak pek de doğru olmaz. Bu öğrenciler eğer o üniversiteye gitmeselerdi belki de hiç iş bulamayacakları veya İngiltere ortalamasının gene çok daha altında maaşlara çalışmaları gerekecekti.
Diğer yandan, bu gibi çalışmaların yayınlanmasının başka bir sakıncası da, mezunlarının en çok para kazandığı okulların fırsattan yararlanarak taksitlerini daha da arttırma eğiliminde olacakları öngörüsü – İngiltere’de üniversite ücretleri 9.000 pound tavan ücretle sınırlanmış durumda. Üstelik eleştiriler üniversite eğitimin kalitesinin öğrenci kalitesiyle karıştırılmaması gerektiğini işaret ediyor. Öğrencilerin lisedeki başarılarına göre, alım yapan üniversiteler en başarılı öğrencileri kabul etmekte, bu başarılı öğrenciler üniversite yıllarında da üstün performans göstererek okulun prestijine prestij katmakta. Daha varlıklı ailelerin çocuklarını çekmekte ve artan kaynakları doğrultusunda daha fazla sayıda ders seçeneği sunmakta.
Tüm bu sebeplerden dolayı, akıllı verilerin belli kontekstler çerçevesinde sunulması son derece kritik.
Farklı kriterlerin dikkate alındığı bir değerlendirme planının geliştirilmesi gerekli. Her üniversitenin öğrenci profili, öğrencilerinin lise sonuçları ve yerleri birbirinden farklı. Bu farklılıkları değerlendirmeye almazsak, elma ile armudu karşılaştırmış oluyoruz.
Bir de üniversite eğitiminin yarattığı değerin sırf mezun olduktan sonra kazanılacak paraya indirgemenin getireceği birçok yanlış var. Üniversite eğitimi gençleri hayata hazırlayan, genç zihinleri besleyen, birey ve takım ruhunu geliştiren, kişiye meslek kazandıran bir eğitim ve öğrenim ortamı sunmakta. Öğretim üyeleri ve okul arkadaşlarıyla yapılan çalışmalar kişinin kendi konusunda deneyim kazanmasına, araştırma ve geliştirme konusunda neler yapabileceğini görmesine yardımcı olmakta. Diğer yandan, üniversiteye aidiyet sosyal bir yaşamı da beraberinde getirmekte, bireyi toplumsal faaliyetler içinde aktif olmaya itmekte.
Tüm bu büyük resmin içerisinde özellikle kar amaçlı üniversitelerde işin finansal boyutunu da dikkate almak gerekli. Üniversitelerini seçerken gençler, sınavların, üniversitenin repütasyonunun veya geçmişinin ötesinde, finansal bir karara da imza atıyorlar. Ailelerinin veya kendilerinin mezun olduktan sonra ödeyecekleri bir borcun altına giriyorlar.
Bu çok yönlü yatırımı enine boyuna değerlendirmek ve doğru kararı vermek için şans sizinle olsun.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 24.05.2016 tarihinde yayınlanmıştır.