Düşünce Öldürenler ve İletişim Katilleri
Datassist’in katkılarıyla 02 Haziran 2015 tarihinde Dünya Gazetesinde yayımlanmıştır.
Ne zaman bir toplantıya tüm dikkatinizi verdiniz? Telefonunuza gelen mesajlara bakmadan, konuşulanları dinlediniz? En son hangi konuşmanızda karşınızdakinin her sözüne kulak verdiniz? Peki duyduklarınızı ne zaman önyargısız, heyecan veren bir fikir olarak değerlendirdiniz?
Yanımızda dizüstü bilgisayarımız, akıllı telefonumuz ve tabletimizle girdiğimiz toplantılarda kendimizi dalgın dalgın etrafa bakarken buluyoruz. Zaman zaman konuşmaya dahil olduğumuz bu toplantılarda ne kadar kendimizi aktif bir şekilde konuşulanları dilediğimize inandırsak da aslında içinde olduğumuz iletişim şekli “aktif bölmek” yani aktif dinlemenin tam tersi. Bir düşünün aslında ofiste veya kafede, öğlen yemeği sırasında veya mola verdiğiniz sigara odasında, arabada, otobüste, metroda veya vapurda, kelimelerin sonunu dinleyecek kadar zamanımız veya sabrımız yok, karşımızdakilere onları gerçek anlamda dinleme niyetinde olmadığımıza, bir takım zorunluluklardan ötürü dinlediğimizi hissettiriyoruz. Fiziksel olarak oradayız ama aklımız kimi zaman sevgilimizden gelen mesajda, kimi zaman patronun teslim tarihlerini hatırlattığı e-mailinde, başka zamanlarda da yakın arkadaşlarınızın Facebook mesajlarında. Günün sonunda hepimiz iletişim katilleriyiz.
Aktif Dinleme Kitabi Bilginin Ötesine Geçmiyor
Yani, teknoloji kıskacı içinde tam bir müptela gibiyiz. Bir şey söylüyorsunuz ve bambaşka bir şey yapıyorsunuz. İşyerinde şiddeti önlemek üzerine seminerler veren İşletme Doktoru Steve Albrecht, çatışmaları çözmek, takım oluşturmak ve istismarları önlemek üzerine verdiği eğitimlerde aktif dinleme konusuna geniş bir şekilde yer veriyor ve katılımcılara aktif dinlemenin ne olup olmadığını soruyor. Aldığı cevaplar tam anlamıyla duymak istediği cevaplar: Göz temasında bulunmak, vücut dilini doğru kullanmak, konuşan insana yönelerek dinlemek, konuşmayı bölmemek, söylenileni net bir şekilde anladığını göstermek için söylenenleri kendi cümlelerinizle tekrar etmek, hatta karşınızdakinin söylediklerini önemsediğinizi göstermek için not almak…
Dr. Albrecht duyduklarından memnun bir şekilde eğitimine devam eder ancak emin olamaz gerçekten de katılımcılar aktif dinlemenin ne olduğunu anlamaktalar mı, uygulamaktalar mı? Yoksa sadece bildikleri kitabi bilgiyi tekrarlamaktan öteye gitmiyorlar mı? Dr. Albrecht danışmanlık hizmeti vermek üzere gittiği kurumlarda, kimsenin kimseyle zorunlu olmadığı sürece konuşmadığı, sessizliğin ve düşmanlığın çalışma arkadaşları arasında egemen olduğu ortamlarda, aktif dinlemeden eser olmadığını gözlemlemekte. Bu tür ofis ortamlarında bir kısım çalışanın birbirine toplantılarda bağırdığı, çalışanların patronlarının dediklerine aldırış etmediği, ve sazı ellerine alıp kimseye söz hakkı vermeden mutlak hükümdar edasıyla konuşmayı kendileri yönetmek istediklerini görmekte. Kısacası, aktif bir şekilde konuşmaları bölmenin ötesinde, düşünceleri öldürmek bu gibi düşmanca ortamlarda çalışanların yaptıkları aksiyonların başında gelmekte.
Düşünce Öldürenler İşyerinde Aramızda
Hepimizin “düşünce öldürenler” ile beraber çalıştığı olmuştur. Beyin fırtınası yapılan toplantıları mahvetmek en sevdikleri hobiler arasındadır düşünce öldürenlerin. Ne zaman ilginç fikirler dile getirilse, “bu çok saçma”, “yok, asla bu işe yaramaz”, “burada işlerin nasıl yürüdüğünü dikkate alırsanız, böyle bir işin asla gerçekleşmeyeceğini bilirsiniz”, “Geçtiğimiz dönem bunu denedik ama olmadı” gibi birçok negatif yorumla yeni fikirlerin önü kapanır. Yeni fikirleri elinin tersiyle bir çırpıda reddeden çalışan, tüm bu yeni fikirlerin aptalca, boş hayaller olarak görür ve böyle toplantılar yüzünden değerli zamanının kaybolduğundan yakınır. Beyin fırtınalarının amacının yepyeni, ilginç, sıradışı fikirler ortaya atmak ve bunların üzerine takım halinde yenilerini koyarak etkili süreçler yaratmak olduğu düşünce öldürücüler için kabul edilir bir şey değildir. Onlar yaratma sürecine olmayacak işe amin demek diye bakarlar. Her fikre karşı çıkar, inatla şeytanın avukatlığını yaparlar.
Eğer fikir öldüren bir patronla çalışma deneyiminiz olduysa, patronunuzun negatif yaklaşımlarının departmanınız genelinde ne gibi engellere yol açabileceğini şaşkınlık ve kızgınlık içinde şahit olmuşsunuzdur. Negatif yöneticiler statükoyu korumak amacıyla ve tabii kendi konfor alanlarını korumak için, bin bir bürokratik engeli önünüze koyacak, her ne pahasına olursa olsun değişime karşı geleceklerdir. Değişim onlar için pahalı, gereksiz ve tehlikelidir.
Eğer çalışma arkadaşlarınız yeni fikirleri öldüren kişilerse, toplantıları hatta kısa iş konuşmalarını dahi büyük bir olay haline getirmekten kaçınmayacaklardır. Tabii fikir kendilerinden çıktıysa, durum bambaşkadır, kendilerini dahi ilan etmekten geri kalmayacaklardır. Fikir öldürenleri susturmak için güçlü yöneticiler gerekir. Söylemeleri gereken basittir: “Her söyleneni analiz ettiğini ve mantık süzgecinden geçirdiğini görüyorum, bu çok güzel ancak yeni fikirleri eleştirmeden önyargısız bir şekilde duymamız ve değerlendirmemiz de çok önemli. Lütfen herkese fikirlerini serbestçe açıklama şansı verelim. Konuları ve olayları farklı açılardan dinleyelim, farklı görüşleri duyalım. Yaratıcı fikirleri durdurursak, inovatif çözümlerin yaratılmasına engel olmuş oluruz, yeni iş fikirlerini henüz doğmadan öldürmüş oluruz. Lütfen açık fikirlerle, olumlu bir şekilde herkesi dinleyelim.”
“Evet… ama”
Bazı fikir öldürücüler zaman içinde sürekli olumsuz olmanın kendi kariyerlerine zararlarını fark etmiş olduklarından kendilerini açık açık belli etmezler, stratejik bir şekilde yeni fikirleri çürütmek için argümanlar geliştirirler. Sözlerine “evet, ama” ile başlarlar ve akılcı bir şekilde yeniliklerin iyi yanlarına kısa bir şekilde değinip, kötü yanlarını detaylı bir şekilde ele alırlar.
Aslında, olumsuzu olumluya çevirmek, ya da fikir öldürücülerin konumunda olduğu gibi, olumluyu olumsuza çevirmek bir iletişim sanatıdır. Sözlü dile ne kadar hakimseniz o kadar başarılı olursunuz. Örneğin, yeni fikir ortaya atıldığında, “sana katılmıyor değilim, böyle bir sistem şu, şu alanlarda bizim işlerimizi kolaylaştıracaktır ancak orta evrede bu yenilik ne kadar maliyet etkin, alınacak ekipmanların maliyeti, çalışanların eğitim masrafları, eğitimlerden ötürü iş kaybı… Sürdürülebilirliğinden emin olmadan bu değişikliğe ne kadar sıcak bakmalı?” Fikir öldüren özellikle de yöneticisinin en önem verdiği konulara hakimse, yeniliği en etkili şekilde çürütmeyi hızla başaracaktır. Maliyet, verimlilik gibi her yöneticinin önceliği olan konuları öne sürerek suyu bulandıracak ve herkesin bardağın boş tarafına odaklanması için malzeme yaratacaktır.
Ama, fakat, ancak gibi kelimelerin kullanımına küçük yaştan itibaren şartlanmışızdır. Veli toplantısında, öğretmenimiz annemizle konuşur, “Zeynep Türkçe dersinde çok başarılı ama matematikte daha iyi olmasını bekliyoruz.” Annenin duyduğu tek şey, kızının matematikte kötü olduğudur. Bu cümleyle Zeynep’in Türkçe dersindeki başarısı da gölgelenir.
Fikir öldürenlerin başarıyla yaptıkları da budur. Cümleye olumlu başlarlar sonra bir “ama” ile tüm dikkatleri negatife çekerler. Oysa “ama” yerine “ve” kelimesinin kullanılması dinleyenlerin algısını önemli bir şekilde değiştirme gücüne sahip olacaktır. “Zeynep Türkçe dersinde çok başarılı ve matematikte daha iyi olmasını bekliyoruz.” Küçücük bir bağlaç değişikliğiyle cümle çok daha pozitif bir anlam kazanır. Karşınızdakinin sizinle ilgili bir eleştiride bulunmaktan ziyade, sizinle ilgili olumlu beklentilere sahip olduğu sonucunu çıkarıyorsunuz. Bir diğer deyişle, ayrı taraflar değilsiniz, aynı tarafsınız, aynı sonuçları elde etmek istiyorsunuz.
Aslında, fikir öldürücülerin işlerini sabote etmenin en etkili yolu “evet ama” tekniğini ortaya çıkarmaktır. Onların tekniğiyle toplantıdaki herkese ne yapmaya çalıştıklarını gösterin. Herkese bardağın boş tarafını bırakıp, dolu tarafına konsantre olmaları için gerekli bilgileri verin ve hep pozitif kelimeler seçerek konuşun. Göreceksiniz kazanan siz olacaksınız. Belki bu toplantıda belki de bir sonrakinde…
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 02.06.2015 tarihinde yayınlanmıştır.