İş Görüşmelerinin Sonunda Rahatlayıp Bu Sözleri Söylemeyin
Uzun birkaç görüşmenin ardından kendinizde rahatlama hakkını bulduğunuz an, henüz teklif almadan ağzınızdan boş bulunarak çıkan birkaç söz size işi kaybettirebilir… Aman bu zararsız görünen sözlere dikkat!
FastCompany’de geçtiğimiz günlerde yayınlanan yazısında John Rampton, kendine en güvenen, sonuna kadar görüşme sürecini en iyi şekilde götüren adayların bile görüşmelerde boş bulunabileceklerini ve ağızlarından gereksiz ya da yanlış anlaşılabilecek sözleri farkında olmadan kaçırabileceklerini yazmış. Belki işe alım sürecinin sonuna gelindiğinden, belki çok zorlu geçen görüşmelerin sonunda işe alımcıların ‘sen bizim tercihimizsin’ hissini verdiğinden, adaylar yorgunluk, rahatlık, oldu bu iş hissi içerisinde kolaylıkla boş bulunurlar. Henüz herşey sonuçlanmadan, sürece zarar verebilecek, bu adam da hemen rahatladı dedirtecek izlenimler vermeye gerek yoktur. Bitiş noktasına ulaşmadan söylenen bu sözlerden altısını Rampton, FastCompany için yazdığı yazısında şöyle sıralamış:
1. “Hayır”
Bir soruya sırf bir kelimeyle cevap vermek, hele de bu kelime “hayır” ise, birşeyleri kesip attığınız izlenimini verebilir. Bazen bir soruya negatif cevap vermek tek dürüst cevap seçeneği olabilir ancak böyle durumlarda sadece hayır deyip durmak yerine, daha detaylı bir cevap vermeyi deneyin. Kapıları kapamadığınızı, hangi konu olursa olsun, pozitife çevirmek istediğinizi net bir şekilde gösterin.
Örneğin, işinizde belli bir yazılım sistemini kullanıp kullanmadığınız sorulabilir. Siz, eğer, sırf hayır diyerek o sistemi kullanmadığınızı söylerseniz; neden kullanmadığınızı, işini yaparken başka hangi sistemleri kullandığınızı, bu sistemi ise ancak belli durumlarda kullanma gereği duyduğunuzu dile getirebilirsiniz. Ayrıca, sistemle ilgili daha çok şey öğrenmeyi ve ilerde daha etkin bir şekilde kullanmayı istediğinizi ifade etmelisiniz. Bu sayede, yeni şeyler öğrenmeye istekli, ilerlemeye açık biri olduğunuzu gösterirsiniz.
2. “Hemen başlayabilirim!”
Ödenmemiş aidatlar birikince ve aylardır yeni işe girmeye can atarken, görüştüğünüz potansiyel işvereninize, şirkette ne görev olursa yapacağınızı veya hemen yarın başlayabileceğinizi söyleme isteği duyabilirsiniz. Bu isteğiniz, işle ve şirketle ilgili ne kadar istekli olduğunuzu, farklı rollerde bulunmaya hazır olduğunuzu ve hertürlü esneklik sağlamaya açık olduğunuzu göstermekle beraber, bu gibi söylemlerin dezavantajı sizi sabırsız veya çaresiz göstermeleridir.
Görüşme süreçlerinin bazen sonsuza kadar süreceğini hissetmeniz normaldir, gerçekten kimi zaman ilk görüşmeye çağrılmanızdan işe alınmanız 4 ila 6 ay gibi çılgın bir zaman alabilir. Ancak bu süreci kısaltmanın yolu “hemen başlarım” demek değil, işvereninize daha ince baskılarda bulunarak istekli olduğunuzu göstermek olacaktır. Hiçbir zaman amacınız işvereninize ne iş olsa yaparım hissini verip, deneyim ve yetenek seviyenizin altında bir işe girmek olmamalıdır. Kendi kendinizi böyle bir duruma düşürdüğünüz zaman, maaş pazarlığı yaptığınızda şansınız sıfırlanacaktır. Kendinize verdiğiniz değeri, konuşma tarzınız, seçtiğiniz kelimeler ve duruşunuzlar hissettirin ki, müstakbel işvereniniz de size gerekli değeri versin.
3. “Benim için ne yapabilirsiniz?”
Birçok iş görüşmesinde bulunanlar bilirler ki, işin kendilerine ne getireceğine dair doğrudan soru sormak pek de akıllıca değildir. Ancak eğer işe alım sürecinde hızlı ve emin adımlarla ilerlediyseniz, kendinizi biraz daha agresif davranmaya eğilimli bulabilirsiniz, ne de olsa işveren, sizi bu pozisyon için biçilmiş kaftan olarak görmemiş midir? Çok da emin olmayın. Teklif seviyesine gelene kadar, söylediğiniz her söz, yaptığınız her hareket dikkatle incelenecektir.
Bu işten bana ne çıkar, ne kadar para kazanırım, yan haklarım ne olur gibi konular aday değil, işveren tarafından dile getirilmelidir. Konu açıldığında, pek tabii ki, işverenin sorularına cevap vermeniz gerekir, parasal beklentilerinizi açık bir şekilde dile getirmeli ve gerektiğinde pazarlık yapmalısınız. Ancak sırf, görüşmelerin sayısı ve süresi uzadı diye, sazı elinize alıp, maaş konusunu sizin açmanıza gerek yoktur. Ne kadar maaş alacağınız, tatil süreniz, bonuslarınız, esnek çalışma şartları, zaman zaman evden çalışma imkânı, hep görüşmenin veya görüşmelerin en sonunda konuşulması gereken konulardır. Kısacası, bu konulara gelene kadar hemen herşeyin konuşulmuş olması gerekir.
Görüşmelerde, her zaman ve her zaman, amacınız işi en iyi şekilde yapabileceğinizi göstermek olmalıdır. Nasıl işleri daha etkili yapabilirsiniz, neden departman ve şirket için değerli olursunuz? İşe alım kararı veren kişinin cevaplamak istediği sorular bunlardır. Ne zamanki bu soruların cevabından emin olur, ondan sonra maaş gibi detaylara inilir. Siz işe odaklanın, gerisini işe alım görüşmesini yapan yöneticilere bırakın.
4. “İyi”
Ne zaman size “nasılsınız” diye sorulsa, tek kelimeyle “iyi” diye cevap vermeyin. Well Said! Presentations and Conversations ThatGet Results kitabının yazarı Darlene Price’ya göre, duygularınızı tarif etmeniz istendiğinde sadece tek kelimelik “iyi” cevabı yetersiz, muğlak, belirsiz bir tanım olarak algılanacaktır. Hatta kimilerine göre basmakalıp veya samimiyetsiz bile görülebilir. Daha detaylı cevaplar vermekten çekinmeyin, cevaplarınızda kendi kişiliğinizi ve duygu durumunuzu yansıtın.
Görüşmelerin ve görüştüğünüz kişilerin sayısı arttıkça, sabırsızlaşmanız, kişisel konuşmaları kısa kesip, işe odaklanmak istemeniz ve de bir aşamayı daha geçmek istemeniz çok normaldir. Ancak her yeni görüşmede tanıştığınız kişiye benzer bir heyecan ve özenle yaklaşmanız görüşmenin başarısı açısından çok önemlidir. Heyecan ve endişeyi bir kenara bırakmaya çalışın ve her aşamada tanıştığınız yeni insanlara şans verin. Masanın etrafında oturan herkesin, işe alınmanıza katkısı veya zararı olabilir, unutmayın.
5. “Biz”
Birinci çoğul şahıs birçok sebepten görüşmelerde yaptığınız işleri anlatırken tercih sebebidir. Doğruluk payı büyüktür, tüm yaratıcı fikirler sizden gelmiş olamaz, olsa bile uygulamada mutlaka takımınızdan destek almışsınızdır. Biz diyerekmütevazı ancak etkileyici bir hikâye içinde başarılarınızıanlatmanız takdir görecektir. Ancak, yaptığınız tüm görevleri anlatırken, biz derseniz, karşınızdakiler işin ne kadarını sizin, ne kadarını meslektaşınızın yaptığını sorgulamaya başlayabilir. Herhangi kuşku uyandıracak bir anlatımda bulunmayın. Takım çalışmasını dahi anlatırken, takımın neler başardığını ve bireysel olarak sizin ne gibi katkılarda bulunduğunuzu net bir şekilde birbirinden ayırın.
6. “Hemen her şeyi sordum, başka sorum yok”
Özellikle bitmek bilmeyen uzun görüşme süreçlerinin sonunda, gerçekten işverenle veya iş fırsatıyla ilgili soracak sorunuz kalmamış olabilir. Durum böyle de olsa, benim bu noktada sorum yok demeyin, daha önce başkalarına sorduğunuz soruları çevirip yeni insanlara sorun. “Geçen görüşmemizde Ahmet Bey’e bu soruyu sormuştum ancak kendisi IK departmanından sizin, üretim departmanının şefi olarak bu konudaki görüşlerinizi çok merak ediyorum… “ gibi bir değiştirmeyle aynı soruyu görüştüğünüz farklı kişilere sorabilirsiniz.
Diğer yandan da, araştırmanızı yaptığınızı göstereceğiniz, takip sorularını sormayı ihmal etmeyin. Dikkatle dinlediğinizi ve kritik düşünebildiğinizi göstereceğiniz fırsatlar yaratın. Eğer aynı soruyu birçok insana sormanın sıkıntısını çekiyorsanız, boşa sıkılmayın, bu, farklı pozisyon ve departmanlardaki kişilerin görüşlerine değer verdiğinizi gösterecektir.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 21.06.2016 tarihinde yayınlanmıştır.