Ne kadar tevazu iyidir?
Fazla tevazu gösterme gerçek sanarlar derler ya, ne kadarı çok, ne kadarı karar? Nasıl karar vermeli? Kişi işindeki başarısından söz ederek sürekli kendini öne mi çıkarmalı, yoksa teveccühünüz diyerek övgü dolu sözleri çevresindekilere mi bırakmalı?
Liderler tevazu sahibi olduklarını nasıl gösterir?
Her sorunun cevabını bilmediklerini kabul ederek… ve bildikleri cevaplarla yetinmeyerek
Önlerine sunulan kimi zaman oldukça yüzeysel verileri analitik bir şekilde incelerler. Kendilerini tatmin eden bir cevaba ulaşana kadar da gerçeği aramaya devam ederler.
Doğru cevabı alabileceği kişileri yanlarına çekerler
Dürüst olmak, doğruyu söylemek ne kadar zor olursa olsun, kaybedecekleri büyük olsa dahi, tereddüt etmeden doğruları söyleyecek insanlara ulaşmayı hedeflerler. Doğruların peşinde olmak bir vasıftır, bir diğer vasıf da size doğrular söylendiğinde dinlemesini bilmektir.
Şirket politikaları ve iş etiği üzerine söylemlerini liderliklerine yansıtırlar
Söylediklerinin arkasında duran bir felsefesi vardır mütevazi liderin. İnandığı şeyleri hayata geçirir ve değiştirmek istediği şeylerin öncülüğünü yapar. Çalışanlar ondan görüp örnek alır. Hiçbir zaman kendini kuralların üzerinde görmez.
Tek yol onun yolu değildir
Başka yollara, yöntemlere ve yaklaşımlara açıktır. İlle de benim yaptığım doğrudur gibi bir dayatması yoktur. Daha başarılı veya koşullara uygun bir yol bulduğunda, yolunu değiştirebilir, değişime hızla adapte olur.
Her seviyeden mentorlar arayışındadır
Lider herşeyi bilen insan değildir. Lider de iyi ve kötü yönleri, güçlü ve zayıf taraflarıyla etten kemikten bir insandır. Kendini geliştirmesi için onun da rol modellerine ihtiyacı vardır. Kendinden yaşça büyük ve deneyimli bir aile dostu, yüzme antrenörü veya kendinden tamamıyla farklı bir meslekten örneğin bir bilim adamı ona farklı perspektifler gösterebilir.
Kendiyle ilgili daha çok şey paylaşır ve çevresindekilerle ortak noktalar yaratır
Liderlerin çalışanlarıyla arasına mesafe koyması sıklıkla görülen bir tavırdır. Disiplinli çalışmak, yapılan işi kontrol etmek ve hatalar olduğunda hesap sormak açısından mesafe koymak son derece anlaşılabilir bir yöntemdir. Oysa, çalışan ve liderin iş dışı da paylaşımlarının olması daha sağlam bir iş ilişkisinin kurulmasına ve güven ortamının pekiştirilmesine olanak verecektir. Aynı sporu yapmak, maç veya opera seyretmekten keyif almak, aynı takımı tutmak veya hayatının belli bir evresinde aynı semtte veya yabancı ülkede kalmış olmak hızla kişileri kaynaştıracak. Birçok konuya ortak bir bakış açısı geliştirmeyi kolaylaştıracaktır.
Lider beraber çalıştığı insanları yakından tanımak ister – sadece çalışan değil insan olarak görür
Bazen insanların tek isteği görülmektir. Şirketinizdeki güvenlik görevlisinin adını biliyor musunuz? Çaycının kaç çocuğu var? Birkaç gündür işe gelmeyen kat görevlisine ne oldu hiç merak ettiniz mi? Belki yoğun iş rutininin içinde bu bilgiler size detay gibi gelebilir ancak en alt kademede çalışıp size önemli hizmetler getiren bu insanları yok saymak insani bir yaklaşım değildir.
İnsanları motive edeceğini düşündüğünüz davranışlar edinin
Bazen ufak jestler veya ilgilendiğinizi gösteren birkaç dakikanızı alacak davranışlar bile sizi çalışanlarınıza yakınlaştıracaktır. Örneğin, takımınızda yeni çalışmaya başlayan yeni mezuna toplantıda fikrini sormanız, onun getirdiği öneriye değer verdiğinizi göstermeniz ve herkesin önünde kendisine teşekkür etmeniz o kişinin size ve şirkete bağlılığını arttıracak, daha iyi performans göstermesini sağlayacaktır.
Tevazu göstermek kolay iş değildir
Forbes dergisinde yayınlanan yazıda hataları kabul etmenin ve tevazunun liderlikte önemi vurgulanıyor. Doug Guthrie and Sudhir Venkatesh tarafından kaleme alınan makalede 2004 Amerikan seçim kampanyasında o günkü demokrat başkan adayı – bugünün Dışişleri Bakanı – John Kerry’den bir gazeteci hata yaptığı bir konuyla ilgili bir örnek vermesini ister. Sorunun amacı bir lider olarak Kerry’nin karakterini anlamak ve Cumhuriyetçi Başkan George W. Bush gibi asla hata yaptığını kabul etmeyen bir yapıda olup olmadığını saptamaktır. Kerry bu fırsatı değerlendiremez veya seçmeninin önünde zaafını ortaya çıkarmaktan çekinir ve Irak Savaşı’yla ilgili alınan yanlış kararların tamamıyle Cumhuriyetçilerin hatası olduğunu savunarak soruya cevap vermeyi tercih eder. Bir diğer deyişle, soruyu cevapsız bırakır ve seçmenlere Bush’tan çok da farklı bir lider olmayacağı sinyalini verir.
Kerry’nin tercihi aykırı bir yaklaşım değildir. Bilakis okul yaşamından itibaren hepimiz güçlü yönlerimizi göstermeye, kendimize her ne olursa olsun güvenmeye, ne kadar kendimizden emin olursak o kadar başarılı olacağımıza inanırız. Bazı liderler hata yaptıklarını kabul etmenin bir zaafiyet veya kifayetsizlik olduğunu düşünürler. Çoğu zaman dışardan tersi anlaşılır. Liderin hata yaptığını kabul etmesi ve hatayı düzeltmek adına yaptığı girişimler insanlara güven duygusu verir. Gerek müşteriler, hissedarlar gerekse çalışanlar her yapılandan haberdar ve elini taşın altına koyabilecek bir liderin şirketin başında olmasından memnun olurlar. ‘Bizim hatamızdı, gerekli önlemleri alarak size en iyi hizmeti getirmek yönünde çalışıyoruz’ gibi bir cümle duymak bizleri rahatlatır. Yöneticiye ve firmaya olan saygımız artar, kısa dönemde yatırımlarımız açısından belli çekincelerimiz olsa da, açıklıklarından dolayı onlara hayranlık duyarız.
Bu yazı Dünya Gazetesi'nin Değişim Yelpazesi köşesinde 10.09.2013 tarihinde yayınlanmıştır.